Yolculukta Namaz: Seferilik Hükümleri ve Hikmetleri

Yolculukta Namaz: Seferilik Hükümleri ve Hikmetleri

Yolculukta Namaz: Seferilik Hükümleri ve Hikmetleri

Namaz, bir müslüman’ın günlük hayatını şekillendiren önemli ibadetlerdendir ve Allah (c.c)’a kulluğun en açık göstergesidir. Her şart ve durumda müminin üzerinde sabit olan bu ilahi emir, hayatın her anında yerine getirilmesi gereken bir sorumluluktur. 

Ancak insan, zaman zaman farklı sebeplerle yolculuğa çıkmak zorunda kalabilir. Yolculuk esnasında namaz ibadetimizi nasıl eda edeceğimiz konusu, hem Kur’an-ı Kerim’de hem de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetinde açık bir şekilde belirtilmiş ve fıkıh kitaplarımızda ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. 

Seferilik hali ise bu noktada İslam’ın rahmet ve kolaylık prensibinin bir tezahürü olarak bir ruhsat olarak tanınmıştır. Ancak seferilikle ilgili bazı şartlar ve ölçüler zaman zaman yanlış bilinmekte ya da yanlış uygulanabilmektedir. Doğru bilgiyle hareket etmek, bu önemli kolaylığın hikmetine uygun bir şekilde uygulanmasını sağlar.

Yolculukta Namaz: Seferilik Hükümleri ve Hikmetleri

Seferilik Nedir?

Seferilik durumunu anlamak için önce bazı kavramlar netleştirilmelidir. 

İslam fıkhında mukim, bir yerde ikamet eden ve orada kalıcı olan kimseyi ifade eder. Kişi kendi yerleşim yerinde veya kalıcı olarak yaşamayı düşündüğü bir yerde ise mukim sayılır ve ibadetlerini buna göre tam olarak eda eder. 

Seferi ise, Hanefi mezhebine göre, bir kimsenin mukim olduğu yerden 90 kilometreyi aşan bir mesafeye 15 günden az kalmak niyetiyle yaptığı yolculuk sırasında kazandığı hükmi bir vasıftır. Bu vasıf, kişiye bazı ibadet kolaylıkları sağlar.

Seferi olan kişi dört rekâtlı farz namazlarını iki rekât olarak kılar. Bu uygulamaya kasr denir. Kasr, lügatte kısaltmak anlamına gelir. Fıkıh ıstılahında ise dört rekâtlı farz namazların seferde iki rekât olarak kılınmasını ifade eder. Bu kolaylık, Allah’ın (c.c.) kullarına bir lütfu ve ikramıdır ve Hanefi mezhebine göre seferde kasr etmek vaciptir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), seferleri esnasında namazlarını kasr ederek kılmıştır. Mekke Fethi, Hudeybiye Antlaşması, Hudeybiye’de yapamadığı umreyi kaza için Mekke’de bulunduğunda ve Veda haccında olmak üzere 4 kez bu uygulamayı bizzat yerine getirmiştir.

İçindekiler

Seferiliğin İlleti: Yolculuk

Hanefi mezhebine göre seferi sayılabilmek için yapılan yolculuğun mesafesi yaklaşık 90 kilometre (üç günlük yaya yürüyüş mesafesi) olmalıdır. Seferilik hükmü, yaşanılan şehrin son evini geçmekle başlar ve geri dönüşte şehrin ilk evine girilinceye kadar devam eder.

Yolculuğun süresi de seferiliğin belirleyicisidir. Eğer bir kimse gittiği yerde 15 gün veya daha fazla kalmayı planlıyor ise artık mukim olur ve namazlarını tam olarak kılar. Ancak 15 günden az kalmayı planlıyorsa seferi sayılır ve namazlarını kasr ederek kılar.

Seferilikte Mesafe ve Süre

Seferilikte asıl sebep, yani illet, yolculuk ve yola çıkmış olmaktır. Günümüzde ulaşım araçlarının modernleşip konforlu hale gelmesi, seferilik hükümlerini değiştirmez. Çünkü seferiliğin dayanağı zahmet veya meşakkat değil, bizzat yolculuğun yapılmasıdır. Her yolculukta, şartlar ne kadar kolay olursa olsun insan vücudunda bir değişim ve uyum süreci başlar. Örneğin, yüksek bir yaylaya çıkan kişinin vücudu oranın havasına alışmaya çalışır ve bu bile bir tür zahmettir.

Hanefi Mezhebine Göre Seferiliğin Hesaplanmasında Farklı Görüşler

Bir kişinin seferî sayılması için iki temel ölçüt aranır:

Kalınacak Süre: Yolculuk yapılan yerde 15 günden az kalmayı planlamış olmak gerekir.

Yolculuk Mesafesi: Üç günlük uzaklığa denk bir mesafe kat edilmiş olmalıdır.

Seferîlik kavramının özü üzerinde bir görüş ayrılığı bulunmaz. Ancak bu üç günlük mesafenin nasıl belirleneceği konusunda farklı yorumlar vardır.

Süreyi Esas Alan Yaklaşım

Bazı âlimler, sefer mesafesini kat edilen süreye göre hesaplamayı tercih etmiştir. Onlara göre:

  • Günde 12 saat yol alan bir kimse toplamda 36 saat yolculuk yapar.
  • Günde 8 saat yol alan kişi için bu süre toplam 24 saat olur.
  • Günde 6 saat yol alındığında ise toplam süre 18 saattir.

18 saatlik yolculuk, bu görüşteki âlimlerce seferîlik için temel ölçü kabul edilir. Bu süreden daha kısa bir yolculuk (örneğin 17 saat) seferîlik sınırına ulaşmaz. Vasıtanın türü fark etmeksizin esas alınan budur.

Mesafeyi Esas Alan Yaklaşım

Diğer bir grup âlime göre seferîlik yolculuk süresiyle değil, kat edilen mesafe ile ölçülür. Bu görüşte:

  • Yolculuğun mesafesi 18 fersah olarak ifade edilir.
  • Bu ölçü yaklaşık olarak 81 ila 104 kilometre arasında bir mesafeye karşılık gelir.
  • Genel kabul gören mesafe 90 kilometre civarındadır.
  • İhtiyatlı davranmak isteyen bazı âlimler 104 kilometreyi esas almayı tavsiye etmiştir.

Sonuç olarak, mesafe esasına göre ve 90 kilometre sınırı baskın görüş olarak benimsenmiştir.

Dört Mezhebe Göre Seferîlik Hükümleri

Mezhep

Sefer Mesafesi

Mukimlik Süresi

Kasr (Namazları Kısaltma)

Kaynak

Hanefî

18 fersah ≈ 90 km

15 gün veya daha fazla

Vacip (yapılması zorunlu)

el-Hidâye, İbn Âbidîn (Reddü’l-Muhtâr)

Şafiî

16 fersah ≈ 81–90 km

4 gün veya daha fazla

Ruhsat, tercih edilmesi müstehap

el-Mecmûʿ (Nevevî), Muğni’l-Muhtâc (Şirbînî)

Malikî

16 fersah ≈ 81–90 km

4 gün veya daha fazla

Müstehap (faziletli)

el-Müdevvene, eş-Şerhu’s-Sağîr (Desûkî)

Hanbelî

16 fersah ≈ 77–88 km

4 gün veya daha fazla

Ruhsat, sünnet

el-Muğnî (İbn Kudâme), Keşşâfu’l-Kınâ (Buhûtî)

Seferi Namazın Uygulanışı

Seferi kimse farz namazlardan:

  • Sabah namazını iki rekât olarak kılar.
  • Öğle, ikindi ve yatsı namazlarının farzlarını iki rekât olarak kılar.
  • Akşam namazı üç rekât olarak kılınmaya devam edilir.
  • Vitir namazı seferde de vacip olarak kılınır ve üç rekâttır.

Namazda %90’ımız Bu Hatayı Yapıyor Aman Dikkat! - Seferilik

SIKÇA SORULAN SORULAR

Seferilik, bir kişinin mukim olduğu yerin yani yaşadığı şehrin son evini geçmesiyle başlar. Yanlış bir kanaat olarak, 90 kilometrelik mesafe geçildikten sonra seferilik başlar sanılır; halbuki şehir sınırını geçmekle seferilik başlamış olur.

Seferilik, dönüşte kendi şehrinizin ilk evine varıncaya kadar devam eder. Yolda olduğunuz sürece seferi sayılır ve namazlarınızı kasr ederek (iki rekât) kılmaya devam edersiniz.

Gemi limandan ayrılıp şehir sınırını denizden terk edince seferilik başlamış olur. O andan itibaren seferi hükümleri geçerlidir.

Vatan-ı aslî, bir kimsenin doğduğu, sürekli yaşadığı veya kalıcı olarak yaşamayı planladığı yerdir. Örneğin, Mersin’de doğup orada yaşayan ya da kalıcı olarak yaşamayı planlayan bir kimsenin vatan-ı aslîsi Mersin’dir.

Evet, olabilir. Örneğin hem Mersin’de hem Ankara’da kalıcı oturum için hazırlanmış ve kendisine ait evleri olan kişi, her iki şehirde de mukimdir. Ancak bu iki şehir arasında yolculuk yaptığında seferi olur.

Hanefi olan bir kimsenin 15 gün veya daha fazla kalmak amacıyla gittiği yerdir. Böyle bir yerde kişi mukim sayılır ve namazlarını tam olarak kılar. Örneğin eğitim için İzmir’e 6 ay gitmiş bir öğrenci orada mukim olur.

Hanefi olan bir kimsenin 15 günden az kalmak için gittiği yer vatan-ı sükna sayılır ve kişi seferi olur. Örneğin iş için bir yere 10 günlüğüne giden kişi seferi olur ve namazlarını kasr ederek kılar.

Hayır. Adında ‘mülk’ geçse de devre mülk, ortak kullanıma tabi ve tapulu bir mülk niteliğinde olduğundan kişi orada seferi sayılır. Bu tür bir mülk, özgürce kullanılabilen bir mülk değildir; sınırlı bir mülkiyet söz konusudur. Kişi 15 günden az kalıyorsa namazlarını kasr ederek kılar.

Eğer nafaka bağı sona ermişse (örneğin evlenmiş ve ayrı bir ev düzeni kurmuşsanız), baba evine 90 kilometreyi aşan bir mesafe gidip 15 günden az kalırsanız seferi olursunuz.

Eğer Mekke’de örneğin 15 gün veya daha fazla kalmak niyetiyle gittiyseniz mukim olursunuz ve namazları tam kılarsınız. Ancak 15 günden az niyetle gittiyseniz seferi olur, namazlarınızı kasr edersiniz. Mekke’de 14 gün kalıp bir gece Mekke’ye 25 km olan Arafat’ta kalırsanız, bu gece başka bir yerde geçirdiğiniz için Mekke’de toplam süreniz müstakil (tek başına, devamlı) 15 günü aşmadığından seferi sayılırsınız.

Evet, seferi olan bir kimse mukim bir imama uyabilir ve bu durumda imam dört rekât kıldıracağı için seferi kimse de dört rekât kılar. İmamın arkasına uymasıyla artık o kişi seferi değil mukim namazı kılmış olur.

Bir namaz nasıl kazaya kaldıysa, o şekilde kaza edilir. Örneğin seferde iken öğle namazını kılamadınız ve kaza borcunuz oluştu; o namazı mukimken bile kaza ederken iki rekât olarak kaza edersiniz. Aynı şekilde, mukimken kazaya kalan bir namazı seferde bile olsanız dört rekât olarak kaza edersiniz.

Seferi kişi Ramazan orucunu tutmayabilir ve bu durumda günaha girmez. Ancak oruç tutarsa daha faziletli olur. Eğer seferilik niyetiyle “farzlar üzerimden hafiflesin” gibi bir düşünceyle yolculuğa çıkıyorsa, bu niyet mekruh ve çirkin bir niyet olarak kabul edilir.

Seferi olan kişinin kurban kesmesi vacip değildir. Ama keserse sevabını alır. Şayet kurban bayramında seferdeyken kurban kesip, bayramın üçüncü günü akşam namazından önce memleketine dönerse, tekrar kurban kesmesi gerekmez. Çünkü ilk kurban vacip yükümlülüğünü yerine getirmiş olur.

Eğer bir göreve gittiğinizde ne kadar kalacağınız baştan net değilse, orada bir yıl bile kalsanız seferi sayılırsınız. Çünkü seferilikte esas olan, ilk niyetinizde kalış süresinin 15 gün veya daha fazla olup olmadığının belirli olmasıdır. Net bilgi olmadan süre uzasa bile hüküm değişmez; seferi olmaya devam edersiniz.

Hanefi mezhebine göre, bir kimse bir yere giderken 15 günden fazla kalmaya niyet ederse o yerde mukim sayılır ve namazlarını tam olarak kılar. Başlangıçta 20 gün kalmaya niyet ettiğinden mukim hükmünde olur. Daha sonra sürenin 10 günle sınırlı olacağı kesinleşse bile bu durum seferilik hükmünü değiştirmez; namazlarını tam kılmaya devam eder.

Eğer 10 günlük bir iş için seferi niyetiyle gittiyseniz ve işleriniz uzadı, sonradan ek olarak 15 gün daha kalacağınız netleşti ise, artık mukim sayılırsınız ve namazlarınızı tam kılarsınız.

Başta 10 gün için gittiniz ve sonradan örneğin 10 gün daha kalacaksınız dediler; toplam 20 gün olsa bile müstakil 15 gün niyeti baştan olmadığı için seferi sayılırsınız. Çünkü seferilikte önemli olan toplam gün değil, baştan veya netleşen müstakil 15 günlük bir kalış niyetidir.

Düşman topraklarında görev yapan asker, orada bir karargah kurmuş ve uzun süre kalıyor olsa bile seferi sayılır. Çünkü o bölgede istikrar yoktur, her an düşman saldırısı olabilir ve karargahın terk edilmesi gerekebilir. İslam fıkhında kaide şudur: “İstikrar yoksa ikamet olmaz.” Bu nedenle asker, düşman topraklarında sürekli seferi hükümlerine tabi olur.

Seferi olarak öğle namazına başladığınızda niyetiniz iki rekât kasr namazıdır. Ancak namazın içinde 15 günden fazla kalmaya niyet ederseniz, o anda namazınız dört rekâta dönüşür. Artık mukim sayılırsınız ve namazınızı tam olarak tamamlamanız gerekir.

Hanefi mezhebine göre seferi olan kimsenin namazlarını kasr etmesi (kısaltması) vaciptir. Yani Hanefi iseniz seferde namazı tam kılmak uygun değildir ve günaha düşme riski olabilir. İmam Ebu Hanife Hazretlerine göre bu, Allah’ın (c.c.) bir ikramı ve ruhsatı olduğu için mutlaka uygulanmalıdır.

Diğer bazı mezhepler (ör. Şafii) ise namazları kısaltmayı bir ruhsat olarak görür ve tam kılmayı tercih edenlerin faziletli bir davranışta bulunmuş olabileceğini kabul ederler. Ancak Hanefilere göre tam kılmak sakıncalı olur ve hatta sehiv secdesi (yanılma secdesi) yapmanız gerekebilir.

Seferi bir kimse eğer kasretmeyi unutup namazı tam kılarsa, yani dört rekât kılarsa, bu durumda bir sorun olmaz.

Seferi olan kişi için vitir namazı düşmez. Çünkü vitir namazı vaciptir ve seferde de aynen kılınması gerekir.

Evet, seferilikte nafile ve sünnet namazlar kılınabilir. Sünnet namazlar da nafile kapsamında olduğu için isteyen seferde sünnetleri de kılabilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke Fethinde Ümmü Hani’nin (r.a.) evinde 8 rekât kuşluk namazı (nafile) kılmıştır. Ancak sünnet namazları kılmamakta da bir vebal yoktur. 

Ulema özellikle sabah namazının sünnetinin terk edilmemesini tavsiye etmiş, bu sünneti vacibe yakın görmüştür. Bu yüzden seferi olan kimsenin sabah namazının sünnetini kılması evladır.

Sahabelerin rivayetlerine göre bu konuda farklı gözlemler vardır. Hz. İbni Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in seferde sünnet namaz kılmadığını görmüştür. Başka bir sahabe ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in deve üzerinde bile sünnet kıldığını söylemiştir. Bu nedenle sünnet namazların seferde kılınması kişinin tercihine bırakılmıştır.

Hayır, seferi olan kişi cuma ve bayram namazlarını kılmakla mükellef değildir. Ancak kılarsa namaz sahih olur ve cuma namazı öğle namazının hükmünü yerine getirir. Seferi bir kişi, cuma namazında imamlık da yapabilir.

Mukim olan cemaat, seferi bir imama uyabilir. Seferi imam iki rekât kıldıktan sonra selam verir ve namazdan çıkar. Cemaat ise iki rekât daha kılarak namazlarını tamamlar. Bu durumda imam efendiden sonra 2 rekat daha kılacak olan cemaat namazda kıraat yapmaz (Fatiha okumaz, Hanefiler için).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir