Tevbe Sûresi nazil olmadan evvel müşriklerde Kâbe’yi kullanmaktaydılar. Öyle ki Mekke’nin ekâbir/zengin takımından kimileri Kâbe’de bacak bacak üstüne atıyor ve “Kâbe’nin etrafında dönmek zenginlerin işidir!” diye kibirlerini ortaya koyuyorlardı. Kimileri ise Kâbe’yi çıplak tavaf ediyorlardı. Kâbe putlardan arındırılmıştı lakin bazı ahlaksızlıkların da ortadan kaldırılması gerekmekteydi.
Mekke’nin fethinden sonra tam bir yıl geçer ve Allah Resûlü(s.a.v.), Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) Mekke’ye hac emiri olarak gönderir. Aradan birkaç gün geçince Tevbe / Berâe Sûresi nazil olur. Bu sûre müşriklerle müminleri ayıran bir ültimatomdur. Efendimiz(s.a.v.) sûre nazil olunca “Bunu ancak benim gibi biri Mekke’ye duyurabilir.” buyurur ve “Kalk Ali, başında besmele olmayan bu İlâhi ültimatomu duyur!” diye kendi devesiyle onu Mekke’ye gönderir. Hz. Ebû Bekir(r.a.) onun geldiğini görünce ilk olarak “Ya Ali! Amir olarak mı geldin, memur olarak mı?” diye sorar. Çünkü amir olarak geldiyse hemen ona boyun eğecektir. Hz. Ali(r.a.) ona “Memurum. Arafât’ta, Mînâ’da, Kâbe’de Tevbe Sûresi’ni haykırmakla memurum.” der ve Mekke’de günlerce herkese o İlâhi mesajı duyurur:
– Bu yıldan sonra müşrikler harem bölgesine, Mekke’ye girmeyecek, hac yapmayacak.
– Kâbe çıplak tavaf edilmeyecek.
-Resûlullah(s.a.v.) ile daha önce anlaşma yapan kişiler anlaşma bitene kadar orada kalabilecek. Onun Hâricînde iman etmeyen herkes dört ay içerisinde Mekke’yi boşaltacak.
– Artık bu topraklar sadece tevhide yataklık edecek.
Hz. Ali(r.a.) Kâbe’de İlâhî mesajı duyurma vazifesini yerine getirirken Efendimiz(s.a.v.), Hâlid’i(r.a.) de Yemen’e oradakilerin iman etmesi için tebliğ vazifesiyle göndermiştir. Hâlid bin Velîd(r.a.) altı ay boyunca Yemen’in hidâyeti için uğraşmış ama kimsenin imanına vesile olamamıştır. Bunun üzerine Hâlid’in (r.a.) askerlerinden Berâ b. Âzib(r.a.) “Ya Resûlullah(s.a.v.)! Ne yapsak yanaşmıyorlar, bize yeni bir davetçi gönder.” diye Efendimiz’e(s.a.v.) mektup gönderince Allah Resûlü(s.a.v.) oraya da Hz. Ali’yi (r.a.) göndermiştir. Otuz iki yaşında oraya giden Hz. Ali(r.a.) üç ayda Yemen’in iman etmesine vesile olmuştur. Ondan sonra Yemen’dekiler zekât ve hediye mallarını üç yüz bineğe yükleyip Hz. Ali(r.a.) ile göndermişlerdir. Hâlid bin Velîd(r.a.) ileriki zamanlarda Allah Resûlü’ne(s.a.v.) “Ya Resûlullah(s.a.v.)! Vallahi ben de Ali ne anlattıysa aynı şeyi anlattım. Ben anlatınca iman etmediler, Ali anlatınca niye iman ettiler?” deyince Efendimiz(s.a.v.) “Söz başkadır, üslûp başka ey Hâlid!” buyurmuştur. Bizler bugün hâlâ fıkıhta Hz. Ali’nin(r.a.), o zorlu günlerde Yemen’de verdiği fetvaları kullanmaktayız.