Sabah Namazının Önemi ve Ruhumuza Kazandırdıkları
Sabah namazı, müminin Rabbine (c.c.) olan sadakatini, kulluğunu ve teslimiyetini en güzel şekilde ortaya koyduğu bir vakittir. Bu vakit sadece bir ibadet değil; aynı zamanda insanın en sevdiği şeyi, yani tatlı uykusunu, en sevdiğine yani Allah’a (c.c.) feda ettiği bir an olarak büyük bir anlam taşır. Sabah namazı, kulun Rabbinin (c.c.) huzuruna çıkışı ve O’na (c.c.) olan bağlılığını gösterdiği en anlamlı zaman dilimlerinden biridir.
Sabah Vaktinin Bereketi ve Manevi Huzuru
Özellikle soğuk kış sabahlarında yorganın sıcaklığını bırakıp abdest alarak namaza durmak, kulun Rabbine (c.c.) olan bağlılığının ve fedakârlığının bir göstergesidir. Bu zor anlarda yapılan ibadetler insanın kalbine huzur verir ve ona manevi bir derinlik kazandırır. Sabah namazı, insanın ruhunu arındırır ve güne manevi bir güçle başlamasını sağlar. O vakitlerde edilen dualar, edilen zikirler ve yapılan ibadetler diğer vakitlere nispetle daha makbul ve bereketlidir. Sabah vaktinde yapılan ibadetler gün boyu insanın üzerine bir rahmet ve bereket bulutu gibi çöker, onu günahların ve kötülüklerin şerrinden muhafaza eder.
Bu konuda Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Sizden herhangi biriniz uykuda iken şeytan ense kökünüze üç düğüm atar. Her bir düğümü bağladıkça; ‘Sen yat yat, daha gece uzundur’ diyerek attığı düğümün üzerine eliyle vurur. Eğer o kimse uyanır ve Allah’ı (c.c.) zikrederse bir düğüm çözülür. Abdest alırsa bir düğüm daha çözülür. Namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve sabah gönül ferahlığı ve iç huzuru ile kalkar.” (Buhârî, Teheccüd, 12; Müslim, Müsâfirîn, 207)
Bu hadis sabah namazının insanı şeytanın vesveselerinden kurtaran ve onu manevi bir güçle donatan bir kurtuluş vesilesi olduğunu ifade eder. Namaz ile çözülen düğümler, kulun gün boyu huzur ve sekinet içinde yaşamasına vesile olur.
İçindekiler
Sabah Namazı İmanın Görünen İşareti
Bazı insanlar yoğun hayat koşturmacası içinde namaz kılamayacaklarını düşünür. Oysa asli vazifemiz kulluktur. Bu, bir öğretmenin asli vazifesini bırakıp atandığı okulun bahçesinde domates ve maydanoz yetiştirmek ile meşgul olmasına benzer. Düşünün ki bir öğretmen, ders anlatmak yerine tüm vaktini bahçesindeki sebzelerle uğraşmaya ayırıyor ve öğrencilerini ihmal ediyor. Daha sonra okul müdürü ona soruyor: “Neden ders vermiyorsun?” O da cevap veriyor: “Sormayın hocam domates ve maydanozlarla baş edemiyorum, çok vaktimi alıyorlar.” Elbette bu cevaba kimse itibar etmez ve öğretmenin vazifesini terk etmesi büyük bir hata olarak görülür. Aynı şekilde, bizim de asıl işimiz Allah’a (c.c.) kulluktur ve dünyevi işlerimizi öne sürerek bunu terk etmek akıl kârı değildir. Kulluk, insanın yaratılış gayesidir ve bunun dışındaki her şey tali ve geçici olandır.
Vaktim Yok, Nasıl Namaz Kılayım?
Namaz, iman ve kulluk sistemimizin mihenk taşıdır. Bir insan eğer sabah namazına kalkmayı önemsemezse, aslında iman sisteminde bir zafiyet olduğunun işaretini vermektedir. Çünkü iman kuvvet bulduğunda, namaz gibi bir ibadet gönülden gelir ve lezzet verir. Sabah namazını eda eden bir kul, gün boyu gönül huzuru ve manevi bir kuvvetle işine, rızkının peşine ve karşılaşacağı imtihanlara hazırlanarak yola çıkar. Sabah namazı, diğer vakitlerdeki ibadetlere de güç ve canlılık kazandırır, kalpte iman ve Allah’a (c.c.) olan sevgi duygusunu besler. Bu büyük nimetin kadrini bilenler, namazsız geçen bir sabahın ardından içlerinde derin bir mahzunluk hisseder ve bir daha o nimeti kaçırmamak için Allah’tan (c.c.) yardım isterler.
Zira hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki:
“Sabah namazının iki rekât sünneti, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.”
(Müslim, Müsâfirîn, 96)
Bu müjde sabah namazının sünnetinin bile ne denli büyük bir ehemmiyet taşıdığını ve bu fırsatı kaçıranların nasıl büyük bir kayba uğradığını bizlere ifade etmektedir.
Namazlarını Ne Zaman Düzene Oturtacaksın?
Birçok kişi namazı ilerleyen yaşlara ertelemeyi düşünür. Oysa iman, sadece inanmakla değil, amelle tamamlanır. İman, kalpteki bir inancı davranışlarla, özellikle de namazla ortaya koymayı gerektirir. Bir kimse tıp fakültesine gidip kapıda: “Ben sizin eğitiminize sonuna kadar inanıyorum, bana diploma verin” dese, elbette kimse ona diploma vermez. Çünkü diploma, emek ve gayretin karşılığıdır. Aynı şekilde iman da namaz gibi ibadetlerle kemale erer. İman ispat ister, amel ister ve bu namazla olur. Namaz, bu inancın hayattaki en somut ve görünür delilidir.
Namaza Karşılık Rekat Başı 1 Altın Verilseydi
Düşünün ki her bir rekat namaz için 1 altın verilseydi, kimse o namazı kaçırmaz, hatta gece gündüz namaz kılmak için yarışırdı. İnsan, maddi bir kazancı elde etmek için en zor şartlarda bile gayret eder; sabahın en erken saatlerinde işine gider, patronu hangi saatte isterse o saatte hazır olur. Oysa namazın karşılığı cennet ve Allah’ın (c.c.) rızasıdır ki, bu dünya malından çok daha değerlidir ve ebedidir. Namazla kazanılacak sevap ve mükafat, dünyadaki tüm servetlerden daha kıymetlidir. Demek ki burada mesele namazın kıymeti değil, bizim kalbimizdeki bu kıymeti takdir etme ve idrak etme noktasındaki zayıflığımızdır. Asıl ihtiyaç, kalbimizi bu değeri anlayacak ve hissedecek hale getirmektir.
Namaz Fıtratın Gereğidir ve Kulluk Şuurunun Yansımasıdır
Namaz, insanın asli vazifesidir ve bu görevden mazeretle kaçmak insanın yaratılış gayesinden uzaklaşması demektir. Nasıl ki bir matkabın fıtratı delmek, bir kartalın uçmak ise; insanın da fıtratı namaz ile Rabbine (c.c.) kulluğunu sunmaktır. Namaz, insanın fıtratının gereği ve vazifesidir; “boynumuzun borcu”ndan öte, varoluş sebebimizdir. Namazsız bir hayat, maneviyatsız ve ruhsuz bir beden gibidir. İnsan, namazla fıtratının sesine kulak verir ve gerçek huzura kavuşur.
Bunu Yaparsan Namazı Bırakamazsın
Namaz alışkanlığı kazanmak isteyenler için kırk gün boyunca sabah namazını aksatmadan kılmak önemli bir adımdır. Kırk gün düzenli olarak sabah namazına kalkmayı başaran bir kimse, artık bu ibadeti kolay kolay bırakamaz hale gelir. Çünkü bu süre, hem kalbin hem bedenin namaza alışması ve namazdan lezzet alması için bir eğitim dönemi gibidir. Bu dönemde kişi, sabah namazının ruhuna kattığı huzuru, gün boyu hissettiği bereketi ve maneviyatı fark eder ve onsuz kalmak istemez.
Sabah Namazını Kaçırmamak İçin Gayret ve Dua
Sabah namazının kıymetini bilmek ve bu nimeti kaçırmamak için kalbi bir hazırlık yapmak gerekir. Sabah namazına kalkmanın yollarını arayan kul, niyaz ve dua ile bu ibadete yönelirse, Rabbinden (c.c.) yardım bulacak ve namazı terk etmeyecektir. Bu gayretin sonunda kul, sabah namazının ruhuna kazandırdığı huzur ve bereketle gün boyu Rabbine (c.c.) daha yakın olacaktır. Sabah namazı bir kul için sadece bir ibadet değil, aynı zamanda onun kulluk şuurunu tazeleyen ve Allah’a (c.c.) olan sadakatini diri tutan bir yolculuktur.