İstihare Duası ve Namazı - Kararını Allah'a Bırak
Hayatımızın bazı dönemlerinde öyle kararlar alırız ki; zihnimiz karışır, kalbimiz daralır. Evlilik, iş tercihi, öğrenim seçimi ya da bir hizmet faaliyeti… Hangisinin daha hayırlı olduğunu bilemediğimizde, Rabbimizin (c.c.) sonsuz ilmine yönelmek ihtiyacı hissederiz. İşte bu noktada Efendimiz Hz. Muhammed’in(s.a.v.) ümmetine öğrettiği yüce bir sünnet imdada yetişir: İstihâre.
İstihâre Nedir?
Câbir bin Abdullah (r.a.) bir rivayetle şöyle buyurmuştur:
“Resulullah (a.s.m.) bize Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi, büyük küçük işlerimizin hepsinde istihareyi öğretti ve şöyle buyurdu: ‘Sizden biriniz bir işe kalben azmettiği zaman, iki rekât namaz kılsın.“(Buharî, Küsuf: 75)
İstihâre, Allah’tan (c.c.) hayırlısını dilemektir. “Hayr” kökünden gelen bu kavram, kulun kendi arzusunu bir kenara bırakarak, Rabbine şöyle yakarmasıdır: “Yâ Rabbî! Senin ilmin her şeyi kuşatmıştır. Bu iş benim için hayırlıysa kalbimi ona meylettir; şayet şer ise kalbimi ondan soğut.”
İçindekiler
İstihâre Nasıl Yapılır?
- İki rekât nâfile namaz kılmak: Bu namaz, kerahat vakitleri dışında herhangi bir vakitte kılınabilir. İmam Gazzâlî’ye göre birinci rek’atında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn sûresi; ikinci rek’atında Fâtiha’dan sonra İhlas sûresi okunur. Namazdan sonra istihâre duası yapılır.
- Dua etmek: Namazın ardından istihâre duası okunur. Bu dua kitaplarda mevcuttur. Arzu eden kalbinden geçen samimi niyazlarla da dua edebilir.
- Kalbin meylini gözlemlemek: İstihâreden sonra kişi, yaptığı dua ve ibadetin bereketiyle bir tarafa karşı daha güçlü bir iç huzuru, gönül açıklığı hissedebilir. Bu kalbî yöneliş, o işin hayırlı veya hayırsız olduğuna dair bir işaret olarak kabul edilir. Eğer kalpte bir rahatlık, iç huzuru oluşuyorsa, o işin hayırlı olabileceği değerlendirilir; buna karşılık kalpte bir sıkıntı, iç daralması oluşuyorsa, o işten uzak durulması tavsiye edilir.
Kararsızlıkta İstihâre Nasıl Yapılmalı?
Enes bin Mâlik’den (r.a.) rivayetle Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
”Ey Enes, bir işi yapmayı niyet ettiğin zaman o iş hakkında yeniden yedi defa istihare et. Sonra kalbinden geçen temayüle bak. Çünkü hayır kalbinde doğan manadadır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned)
Eğer bir defada his oluşmuyorsa, yedi gün boyunca tekrar edilir. Yine bir mana oluşmazsa, işin akışına bırakılır. İş kolaylaşıyorsa devam edilir, zorlaşıyorsa uzak durulur.
İstihâre Duası - (Arapça Okunuşu)
“Allâhümme innî estehîrüke bi-‘ılmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es’elüke min fadlike’l-‘azîm. Fe-inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta’lemü ve lâ a’lemü ve ente ‘allâmü’l-ğuyûb. Allahümme in künte ta’lemu enne hâze’l-emre hayrun lî fî dînî ve me’îşetî ve ‘âkıbeti emrî fe yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emre şerrun lî fî dînî ve me’îşetî ve ‘âkıbeti emrî, fa’srifhü ‘annî vasrifnî ‘anhü vakdir liye’l-hayra haysü kâne. Sümme ardınî bihî.
İstihâre Duasının Türkçe Anlamı:
“Ey Allah’ım! Senin ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum ve kudretine sığınarak senden kudret istiyorum ve senin sınırsız lütfundan bana ihsan etmeni istiyorum; çünkü sen, her şeye kadirsin, ben bir şeye kadir değilim. Sen bilirsin, ben bilmem, Sen bilinmeyenleri bilirsin.
Allah’ım! Senin ezelî ilminde, yapmayı düşündüğüm bu iş benim dinim ve dünyam ve geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle. Eğer bu iş senin ezelî ilminde, benim dinim ve hayatım hakkında ve işimin akıbeti hakkında -erken veya geç olmasında- şerli ise onu benden geri çevir, beni de ondan vazgeçir ve benim için nerede olursa olsun yalnızca hayırlı olanı takdîr et, sonra beni ona râzı kıl.” (Tirmizî, Salât, 349; Buharî, De’avât, 48;)
İstihârede Rüya Meselesi
İstihârede rüya görmek şart değildir. Halk arasında istihârenin yalnızca rüyada bir işaret görmekle sonuçlanması gerektiği yönünde yaygın bir kanaat bulunsa da, bu doğru bir anlayış değildir. İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu, istihârede asıl önemli olan şeyin, rüyadan ziyade kişinin kalbine doğan huzur veya huzursuzluk hissi, yani kalbin meyli olduğunu ifade etmiştir.
Rüya, bazı kişiler için istihâre sonucu olarak görülebilir. Ancak bu, özellikle mânevî derecesi yüksek, kalp ve ruh hassasiyeti gelişmiş kişilerde daha anlamlı olabilir. Genel mü’minler için ise rüyalar, kararı belirlemede esas alınacak bir kriter olarak görülmez.
Çünkü rüyalar her zaman doğru şekilde yorumlanamayabilir ve kişinin psikolojik durumu, beklentileri ya da korkuları rüyaya yansıyabilir. Ancak genel olarak mü’minler rüya ile amel etmez.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur:
“Rasûlüm! Biz, senden önce hiçbir rasûl, hiçbir nebî göndermedik ki, o bir temennîde bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de beşerî arzular karıştırmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın karıştıracağı şeyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini lafız ve mâna olarak onun kalbine sapasağlam yerleştirir.” (Hac Suresi, 52)
Bu sebeple, görülen rüya ne kadar güzel olursa olsun, kesin bir delil sayılmaz.
Farz ve Haram İşlerde İstihâre Olmaz
İstihâre, dinen yapılmasında bir sakınca bulunmayan, yani mübâh olan işlerde uygulanabilecek bir sünnettir. Mübâh demek, kişinin yapıp yapmamakta serbest olduğu, dinen ne emredilen ne de yasaklanan fiillerdir. İstihâre, bu tür işler hakkında tereddüt yaşandığında, Allah’tan en hayırlısını dilemek için bir başvuru yoludur.
Ancak farz (zorunlu) ibadetler ve haram (yasak) fiiller bu kapsama girmez. Çünkü farz olan bir işin zaten mutlaka yapılması gerekir; istihâreyle bu sorumluluktan kaçınmak mümkün değildir. Aynı şekilde, haram olan bir fiilin de zaten kesin olarak terk edilmesi gerekir; bu konuda Allah’a danışmak değil, O’nun emrine uymak esastır.
Örneğin:
- “Cuma namazına gitsem mi gitmesem mi?” gibi bir soru istihâre konusu olamaz. Çünkü Cuma namazı, erkeklere farz olan bir ibadettir. Bu konuda tereddüt etmek ve Allah’tan (c.c.) yönlendirme beklemek, dinin açık hükmünü yok saymak olur.
- “Piyango bileti alsam mı?” sorusu da istihâreye konu olamaz. Çünkü kumar, İslam’da haram kılınmıştır. Harama yönelme ihtimali taşıyan herhangi bir işte istihâre yapılmaz. Zira bu, haramı meşrulaştırma çabası anlamına gelebilir.
Dolayısıyla istihâre, helal sınırları içinde kalan, hakkında kesin bir dinî hüküm bulunmayan işler için geçerlidir. Örneğin; “Şu teklifi kabul etsem mi?”, “Bu evi mi alsam yoksa başka birine mi baksam?”, “Şu kişiyle evlenmek benim için hayırlı olur mu?” gibi meseleler istihâreye uygundur. Çünkü bu konular kişinin kendi şartlarına göre değişebilecek, hayırlı veya hayırsız olabilecek kararlardır ve din bu konuda kesin bir hüküm koymamıştır.
İstihâreyi Başkası Benim Yerime Yapabilir mi?
Çoğu İslam âlimine göre, istihâre ibadeti kişinin bizzat kendisi tarafından yapılmalıdır. Çünkü istihâre sadece bir dua değil, aynı zamanda kişinin Allah’a yönelip iç huzur arayışına girdiği özel bir kulluk hâlidir. Bu ibadetin amacı, kulun kalbinde ilâhî bir yöneliş, bir ferahlık ya da içsel bir işaret oluşmasıdır.
Başkasının yaptığı istihârede bu bireysel yöneliş ve iç huzur deneyimi eksik kalabilir. Bu nedenle, takvâ sahibi birinden yardım istemek yerine kişinin doğrudan Rabbine (c.c.) yönelmesi ve içten bir niyetle bu ibadeti kendisinin yapması daha faziletli ve etkilidir.
Doğru Karar Alma Yöntemi: İstişâre ve İstihâre Sıralaması
Hayatımızda önemli kararlar almamız gerektiğinde nasıl bir yol izlemeliyiz? Diyelim ki, evlilik gibi hayırlı bir iş için istihâre yaptınız ve kalbinizde olumlu bir yöneliş oluştu, içiniz huzurla doldu, kalbiniz adeta pır pır atıyor. Ancak ardından güvendiğiniz, ilim ve tecrübe sahibi insanlarla istişâre ettiniz ve onlar size, “Bu evlilik uygun olmayabilir” dediler. İşte böyle bir durumda, doğru karar alma sürecinde izlenmesi gereken sıralama devreye giriyor:
Önce istişâre: Yani akıl, tecrübe ve ilim sahibi kişilerle görüş alışverişinde bulunmak.
Sonra istihâre: Yani kalbi Allah’a(c.c.) yönelterek, O’ndan en hayırlısını istemek.
Bu sıralama, İslam âlimlerinin genel kanaatine göre geçerlidir. Çünkü istişâre, aklın ve tecrübenin devreye girdiği bir aşamadır; istihâre ise kalbin yönelişidir. Dolayısıyla istişâre ile ulaşılan sonuçlar, genellikle istihâreden daha önce değerlendirilir.
Elbette bu kuralın istisnaları vardır. Bazı özel kimseler —örneğin İmâm-ı Rabbânî, Abdülkâdir Geylânî gibi kalp gözü açık, manevî derecesi yüksek zatlar— için rüyada gördükleri sadık işaretler istişâreden daha kuvvetli olabilir. Ancak bu, herkes için geçerli bir ölçü değildir. Genel mü’minler için önce danışmak, sonra Allah’tan(c.c.) hayırlısını dilemek, en güvenli ve doğru yoldur.
Tevekkülün Zirvesi
İstihâre, neticesi her ne olursa olsun, kalbi tevekküle hazırlayan bir sünnettir. Bazen hayır gibi görülen bir iş, şerle neticelenebilir. Ya da şer gibi görülen bir karar, büyük bir hayra vesile olur. Rabbimizin (c.c.) ezelî ilmine tam teslimiyetle bakmak gerekir. Kur’an-ı Kerim’de buyrulur:
“Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
Bu bilinçle hareket eden bir mü’min için istihâre, sadece bir karar desteği değil; aynı zamanda derin bir kulluk tecrübesidir.