Efendimiz’in (s.a.v.) oğlu İbrahim’in vefatı

Efendimiz’in (s.a.v.) oğlu İbrahim’in vefatı
OĞLU İBRAHİM’İN VEFATINDA EFENDİMİZ’İN (s.a.v.) YANINDA KİM VARDI?

Efendimiz’in(s.a.v.) oğlu İbrâhim’in durumu ağırlaşınca Efendimiz(s.a.v.), Abdurrahmân bin Avf’ın(r.a.) elinden tutar ve ikisi beraber İbrâhim’in bulunduğu hurma bahçesine giderler. Abdurrahmân bin Avf’ın(r.a.) yardımıyla İbrâhim’in bulunduğu yere girerler. İbrâhim bu esnada can çekişmektedir. Efendimiz’in(s.a.v.) mübarek gözleri oğlunu kucağına alınca yaşarır. O’nu(s.a.v.) o halde gören Abdurrahmân bin Avf(r.a.) bu duruma şaşırıp: “Yâ Resûlallah(s.a.v.)! Siz de mi ağlıyorsunuz? Böyle ağlamaktan halkı menetmemiş miydiniz?” diye sorar. Efendimiz(s.a.v.): “Ey ibni Avf! Ben size günah ve ahmaklığın ifadesi olan şu iki ağlayış ve bağırışı yasakladım: Nimete kavuşulduğu sıradaki eğlence, oyun bağırışından ve musîbet ve felâket sırasındaki bağırışla yüz göz tırmalamak, üst baş yırtmaktan. Benim bu ağlamam ise, şefkatin eseridir, acımadan ibarettir. Merhamet etmeyene, merhamet edilmez!” buyurur.

Efendimiz(s.a.v.) bu sözlerinden sonra da gözyaşlarına hâkim olamaz ve: “Göz yaş döker, kalb teessür duyar. Biz, Yüce Rabbimizin razı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Vallahi ey İbrâhim! Senin ayrılığın bizi fazlasıyla mahzun etti!” der.

Evladına doyamamanın hüznüyle gözyaşlarını akıtan Allah Resûlü(s.a.v.), daha sonra karşısındaki dağa bakarak şöyle buyurur: “Ey dağ! Eğer bendeki üzüntü sende olsaydı muhakkak yıkılmış gitmiştin. Fakat biz, Allah’ın bize emrettiğini söyleriz: ‘İnnâ lillahi ve İnnâ ileyhi râciûn.’

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER