Ebû Ubeyde(r.a.) henüz yirmi yedi yaşındadır. Günlerden Kadir gecesidir ve İlahi kelamın ilk beş ayeti Efendimiz’e(s.a.v.) emanet olarak inmiştir. Ayetler gelince Efendimiz(s.a.v.), hemen sevgili zevcesi Hatice’sine(r.a.) gidip “Zemmilunî, zemmilunî! Beni örtünüz, beni örtünüz.” demiştir. Efendimiz(s.a.v.) yaşadıklarını kıymetli eşine anlatınca Hatice(r.a.) annemiz anında iman etmiş ve onun o sarsılmaz imanının ardından bu halkaya Ali(r.a.), Zeyd(r.a.) ve Ebûbekir(r.a.) eklenmiştir. Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) gelişiyle Mekke’nin soyluları da iman şerbetini içmeye başlamıştır. Hz. Ebûbekir(r.a.), o güzel gönlünün imana ermesinden sonra, Mekke’de kendi gibi güzel gönüllü ne kadar insan varsa her birinin imanına vesile olmuştur. Kendisi Efendimiz ’in(s.a.v.) kapısına içlerinde Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ın(r.a.) da bulunduğu “Hazreti Osman(r.a.), Osman bin Mazun(r.a.), Ebû Seleme İbni Abd’ul-Esed’den(r.a.) oluşan bir grup götürmüş ve böylece Ebû Ubeyde(r.a.) de saff-ı evvel’e katılan sahâbilerden ve ilklerden olma şerefine nail olmuştur.
Cemaat Olmanın Önemi
Cemaat Olmanın Önemi Efendimiz(s.a.v.) meclislerle ilgili bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Allah’ın(c.c.) yeryüzüne gönderdiği seyyah melekleri vardır. Bir meclis bulunca birbirlerine haber verirler: “Gelin falanca yerde