Evlilikte Anne Baba ve Eş Hakları

Evlilikte Anne Baba ve Eş Hakları

Evlilikte Anne Baba ve Eş Hakları

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Hz. Hatice’nin (r.a.) Evliliğinden Dersler

Evlilikte anne-baba hakları mı yoksa eş hakları mı daha önceliklidir? Bu soru çoğu zaman yanlış bir karşılaştırma üzerine kuruludur. Çünkü anne-baba ile eşin hakları aynı terazide tartılamaz; her biri ayrı bir hukuka sahiptir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile Hz. Hatice’nin (r.a.) evliliği bu konuda bizlere eşsiz bir örnektir. Düğünlerinde ne Efendimiz’in (s.a.v.) annesi ne de Hz. Hatice’nin (r.a.) anne-babası hayattaydı. Buna rağmen Hz. Hatice (r.a.), Efendimiz’in (s.a.v.) süt annesi Halime Hatun’u davet ederek ona büyük bir hürmet göstermiştir. Bu davranış, “Seven sevdiğini de sever” düsturunun canlı bir yansımasıdır.

Hz. Hatice’nin (r.a.) bu inceliği, bugün kayınvalide-kaynata ilişkilerinde yaşanan sıkıntılara önemli bir ders sunar. İnsan sevdiğinin sevdiklerine de sevgi göstermeyi öğrenmelidir. Bu sevgi, aile içindeki muhabbeti güçlendirir ve nesiller arası saygıyı pekiştirir.

Evlilikte Anne Baba ve Eş Hakları

Anne Baba Haklarının Önemi

Kur’an-ı Kerim’de anne-baba hakkına dair şu ayet buyurulur:

Rabbin, sadece Kendisine ibadet etmenizi ve anne babaya iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘öf’ bile deme; onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et. (İsrâ Suresi, 23:24)

Anne ve babaya iyilik, ibadetten hemen sonra zikredilmiştir. Bu bile onların haklarının büyüklüğünü göstermektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Allah’ın rızası anne babanın rızasındadır, Allah’ın gazabı ise anne babanın gazabındadır. (Tirmizî, Birr, 3; İbn Mâce, Edeb, 1)

Üstelik annelik hakkı çok daha derindir. Bir sahabe, Efendimiz’e (s.a.v.) “Üzerimde en çok kimin hakkı vardır?” diye sorunca, “Annen” buyurdu. Adam tekrar sorduğunda yine “Annen” buyurdu. Üçüncü kez sorduğunda yine aynı cevabı aldı. Dördüncü sorusunda ise “Baban” buyurdu (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1). Bu hadis, anne hakkının aslan payı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Bu hakka dair iki çarpıcı örnek vardır. Birincisinde, Peygamberimiz’e (s.a.v.) ölüm döşeğinde bir genç getirilmiş ve ne kadar söyleseler de ‘Lâ ilâhe illallah’ diyememiştir. Efendimiz (s.a.v.) sebebini araştırınca, annesinin hakkını ödemediği anlaşılmıştır. Annesi affetmediği sürece kelime-i tevhid diline gelmemiştir. Nihayet annesinin affıyla birlikte genç, “Lâ ilâhe illallah” diyerek ruhunu teslim etmiştir. Bu hadise, anne hakkının dünyadaki ve ahiretteki en hayati sonuçlarını gözler önüne serer.

İkinci örnekte ise Yemen’den Kâbe’ye gelen bir adam, annesini sırtına alarak tavaf ettirmiş ve şiirlerle annesine sevgisini dile getirmiştir. Orada bulunan Abdullah İbn Ömer (r.a.), bu büyük fedakârlığına rağmen adama “Annenin seni doğururken çektiği bir sancının karşılığını dahi ödeyemezsin.” demiştir. Bu da annenin hakkının hiçbir şekilde tam olarak ödenemeyeceğini gösterir.

Üstad Bediüzzaman Said Nursî de bu hakikati şu sözlerle ifade eder:

Hem peder ve valideyi şefkatle teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesabına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine aittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat lillâh için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman, daha ziyâde muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir.”  ((Sözler – Otuz İkinci Söz – İkinci Mevkıf)

İçindekiler

Baba Hakkı ve Ailenin Manevi Direği

Baba hakkı da İslam’da çok büyüktür. Efendimiz (s.a.v.);

Sen de malın da babana aitsin. buyurmuştur. (İbn Mâce, Ahkâm, 15; Ebû Dâvûd, Büyû‘, 79). 

Bu hadis, babanın evlat üzerindeki hakkını açıkça göstermektedir. Annenin merhameti fıtrattan ve şefkatten gelirken, babanın hakkı daha çok otorite ve yönlendirme üzerinedir. Özellikle babanın bedduasının çok ağır olabileceği rivayetlerde bildirilmiştir. Bu sebeple babaya saygı ve itaati ihmal etmek, insanın hem dünyasını hem ahiretini karartabilir.

Risale-i Nur’da bu hak şöyle yorumlanır:

Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.” (Sözler, 32. Söz)

Dolayısıyla anne-baba hakları, evlilik hayatında asla göz ardı edilemez.

Evlilikte Karı Koca ile Ebeveyn Arasındaki Denge

Bir müminin görevi, anne-babası ile eşi arasında “tampon olmak” ve dengeyi korumaktır. Çünkü zulüm olmadığı sürece anne-baba ile eş arasında taraf tutmak doğru değildir. İmam Mâlik’e bir kişi, “Annemle eşim arasında kalıyorum, ne yapmalıyım?” diye sorduğunda, İmam Mâlik ona “Oğlum, ikisini de tut” diyerek dengeyi öğütlemiştir.

Bu yaklaşım, taraflardan birini diğerine feda etmeden her ikisine de hürmet göstermeyi öğütler. Mümin, anne babasının gönlünü hoş ederken eşinin hakkını da gözetmeli, eşini savunurken anne babasını incitmemelidir. Bu dengeyi sağlayan kişi, ailede huzurun temeli olur. Çünkü evliliğin selameti yalnız karı-kocaya değil, geniş aile ilişkilerine de bağlıdır.

Elbette zulüm söz konusu olduğunda, Müslüman zulme karşı tavır almakla yükümlüdür. Ama ufak tefek anlaşmazlıklarda, sabır ve dengeyi gözetmek en doğru yoldur. Hatta çoğu zaman küçük meseleleri büyütmek, aile bağlarını zedeleyen en büyük tehlikedir. Bu noktada müminin vazifesi, sözleri yumuşatmak, kalpleri birleştirmek ve aradaki muhabbeti korumaktır.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu buyruğu da bu noktada önemlidir:

Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” (Buhârî, İlim, 12; Müslim, Cihâd, 6)

Bu hadisi evlilik bağlamında düşündüğümüzde, evliliğin en başından itibaren hayatı kolaylaştırmak gerektiğini öğütler. Düğün masraflarının, çeyiz ve takı yarışlarının aileler arasında büyük problemlere yol açtığı unutulmamalıdır.

İslam’da İtaat ve İhsan Dengesi

Ebeveyn hakkı konusunda sahabe efendilerimizin örnekleri yol göstericidir. Hz. Sa’d bin Ebu Vakkas’ın (r.a.) annesi, onun İslam’ı kabul etmesini engellemek için günlerce aç kalmış ve oğlunu dininden döndürmeye çalışmıştır. Buna rağmen Hz. Sa’d (r.a.), annesine karşı hiçbir zaman hürmetsizlik etmemiş, ancak imanından da taviz vermemiştir. Bu olay üzerine şu ayet nazil olmuştur:

Eğer anne baban, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa bu durumda onlara uyma ama yine de onlara dünyada iyi davran; yüzünü ve özünü bana çevirenlerin yolunu izle. Sonunda dönüşünüz yalnız banadır. O zaman yapıp ettiklerinizin sonucunu size bildireceğim. (Lokman Suresi,15)

Benzer şekilde Musab bin Umeyr (r.a.) de annesinin tüm baskısına rağmen imanından dönmemiştir. Mekke’nin en asil gençlerinden biri olarak zenginlik ve lüks içinde büyümüş, fakat iman nuru kalbine girdiğinde bütün bu imkânları terk etmiştir. Annesi onu tehdit etmiş, servetinden mahrum bırakmış ve türlü sıkıntılara uğratmış olsa da Musab (r.a.) sabırla imanını korumuştur. İlk Müslümanlardan biri olarak Habeşistan’a, ardından Medine’ye hicret etmiş, orada Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) elçisi olarak İslam’ı tebliğ etmiş ve Medine’nin evlerini Kur’an’la buluşturmuştur. Uhud’da ise sancağı yere düşürmemek için büyük fedakârlık göstermiş; kolları kesilmesine rağmen sancağı göğsüne bastırarak şehit olmuştur. Üstünü örtecek kefen bulunamadığında ise onun bu hali, dünyalığını terk edip iman uğruna canını feda edenlerin sembolü olmuştur. Musab’ın (r.a.) fedakârlığı, iman davasının anne-baba hukukundan bile üstün olduğunu gösterir; ancak bu üstünlük saygısızlık değil, itaatsizlikle birlikte ihsanı devam ettirme sorumluluğudur.

Sahabe Örnekleri: Hz. Sa’d bin Ebu Vakkas (r.a.) ve Musab bin Umeyr (r.a.)

İslam’da anne-babaya karşı ihsan (güzel davranış) daima farzdır. Fakat bu, onların Allah’ın (c.c.) emirlerine aykırı isteklerine boyun eğmek anlamına gelmez. Bu noktada evlat hem hürmetini hem de imanını korumalıdır. Kur’an açıkça ifade eder: Allah’ın (c.c.) hakkı, kulların üzerindeki tüm haklardan üstündür. Dolayısıyla anne-baba, evladını harama yöneltmeye kalkarsa itaat gerekmez; ancak onlara yine de iyilik, güzel söz ve merhametle muamele etmek farzdır. Bu denge, sahabe örneklerinde olduğu gibi iman uğruna kararlı duruşla birlikte, kalpleri incitmeyen bir şefkati de beraberinde getirmelidir.

Risale-i Nur’da Ebeveyn ve Evlilik Hukuku

Üstad Bediüzzaman’a göre, anne-baba yaşlandığında çocuklarının onlara hizmet etmesi, yalnızca bir aile görevi değil, aynı zamanda Allah’ın (c.c.) emanetine sahip çıkmanın göstergesidir. Çünkü anne-baba, Yaratıcı’nın bize emanetidir. Onlara yapılan hizmet, doğrudan Allah’a (c.c.) yapılan hizmet hükmündedir.

Buna rağmen bazı insanlar yaşlılara bakmamak için rızık meselesini bahane ederler. Halbuki Kur’an açıkça bildirir ki:

Nice canlı var ki rızkını sırtında taşımıyor; onları da sizi de besleyip barındıran Allah’tır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.” (Ankebut Suresi, 60)

“Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi olan yalnızca Allah’tır.” (Zâriyât Suresi, 58)

Dolayısıyla rızık endişesi insana ait değildir; Allah’a (c.c.) aittir. Evimizde bulunan yaşlı anne-babalar aslında Allah’ın (c.c.) rahmet vesilesiyle hane halkının rızkına bereket katarlar. Onlar evden kovulması gereken yük değil, bereket sebebidir.

Ebeveyn Rızası, Bereket ve Rahmet

Sonuç olarak, evlilikte anne-baba hakkı ile eş hakkı arasında tercih yapmak yerine, denge ve adaletle her birine hakkını vermek gerekir. Zulümden uzak durarak, ihsanı elden bırakmadan yürümek en doğru yoldur. Anne-babanın duası, evlat için en büyük sermayedir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Üç kişinin duası asla reddedilmez: Mazlumun duası, yolcunun evine varana kadar ettiği dua ve anne-babanın çocuğu için duası.” (Tirmizî, Birr, 7)

Ebeveyn rızası, evliliğe bereket, haneye rahmet ve evlada huzur getirir. Onları incitmek ise, hem bu dünyada hem ahirette ağır bir mesuliyet sebebidir. Bu sebeple Müslüman, eşine karşı muhabbeti, anne-babasına karşı hürmeti, Allah’a (c.c.) karşı kulluğu aynı anda yaşamalıdır.

Anne Ve Babanın Böyle Bir Hakkı Var Mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir