Sıffîn (saltanat – hilafet) Savaşı ve önemi

Sıffîn (saltanat – hilafet) Savaşı ve önemi

Sıffîn Savaşı Ve Hakem Olayı Nedir?

Sıffîn Savaşının Sebebi Nedir?

Sıffîn Savaşı Kimin Zamanında Yapıldı?

Cemel Vak’asından sonra Kûfe’ye giden Hz. Ali(r.a.), Şam yönetiminde olan Hz. Muâviye’ye(r.a.) Celil b. Abdullah(r.a.) ile “Ben İslâmın meşru halifesiyim, gelip bana biat edin!” diye mektup yolladı. Hz. Muâviye(r.a.) ise dört ay boyunca mektuba cevap vermeyerek Celil’i(r.a.) oyaladı. O dört ay süresince Celil(r.a.) Şam’da gezince anladı ki orada Hz. Osman’ın(r.a.) katili olarak Hz.Ali(r.a.) zannedilip ona düşmanlık besleniyor. Hatta Şam’daki Emevi Camii’nde Hz. Osman’ın(r.a.) kanlı gömleği ve eşi Naile’nin(r.a.) kopan parmakları sergileniyor ki insanlarda bir öfke hâsıl olsun. Celil b. Abdullah(r.a.) bunu anlayınca halkın arasında dolaşmaya ve Şam’ın büyükleri ile görüşüp meselenin hakikatini anlatmaya başladı. Neticede orada bir sükûnet sağlanınca, bunu gören Hz. Muâviye(r.a.) hemen Amr b. Âs’ı(r.a.) çağırarak “Ey Amr, bizim burada bir şey uygulamamız lazım!” dedi. 

Amr b. Âs(r.a.) Mekke’nin ileri gelenlerinden Âs b. Vail’in oğludur. Baba-oğul onların en büyük vazifeleri, Mekke’nin diplomatik işlerine bakmaktır. Zamanında Mekkeliler Habeşistan’a giden Müslümanları Kral Necaşi’den alması için de Amr’ı(r.a.) göndermişlerdir. Çünkü siyasi görüşmeler onun üstünden gerçekleşmiştir. Amr(r.a.) Hudeybiye’den sonra nurdan halkaya dâhil olmuş ve Hz. Ömer(r.a.) döneminde ordu komutanlığı yaparak Filistin, Ürdün ve Mısır’ı fethetmiştir. Amr(r.a.) yine Hz. Ömer(r.a.) döneminde Mısır’a vali de olmuştur ama Hz. Osman(r.a.) halifeliğe geçince onu valilikten alıp yerine akrabası olan Abdullah bin Ebû Serh’i(r.a.) atamıştır. Amr b. Âs(r.a.) tekrar Mısır valiliğine dönmeyi çok istemektedir. Bunu bilen Hz. Muâviye(r.a.) onu “Beraber Hz. Ali’yi(r.a.) yenelim, Mısır valiliğini sana vereceğim!” diyerek ikna etmiştir. Amr(r.a.) ise bu teklifi kabul etmiş ve “Muâviye(r.a.), sen Osman’ın(r.a.) akrabasısın. Biz, Ali’den Osman’ın kanını soracağız. Yoksa Ali, kimseye valilik için imtiyaz tanımaz!” demiştir. 

Hz. Ali(r.a.) gönderdiği haberci gecikince Şam’a yeni haberci olarak Haraca b. Arefe’yi(r.a.) gönderir. Haraca(r.a.) Hz. Muâviye’nin(r.a.) karşısına çıkar. Ama Hz. Muâviye (r.a.) ona “Ali bana soru sormadan önce, Osman’ın katillerini bulsun!” der. Haraca(r.a.) ise “Osman’ın katilleri aranacaksa asıl sizin içinizde aranması lazım. Bunun hesabının sorulması gereken bir yer varsa bu da sizin yanınızdır.” diye karşılık verir ve Hz. Ali’yi(r.a.) ezdirmez. Hz. Muâviye(r.a.) Haraca’ya(r.a.): “Sen git! Ali’ye cevabı ben kendim göndereceğim.” diyerek onu gönderir ve birkaç gün sonra “Ey Ali, Osman’ın katillerini bulmadığın müddetçe sana biat etmeyeceğiz!” diye haber verir. 

Bunun üzerine Hz. Ali(r.a.) Basra ve Kûfe’den ordu hazırlarken, Şam’da da Hz. Muâviye(r.a.) tarafından bir ordu hazırlanır. Bu ordular Fırat’ın kenarında Sıffîn denilen bölgede konaklamak üzere yer alır. Hz. Muâviye(r.a.) Sıffîn’daki su kuyularının önünü kapatır. Hz. Ali(r.a.) elçi gönderip “Su kuyularını açın. Birlikte istifade edelim!” dese de Hz. Muâviye (r.a.) açmaz. Hal böyle olunca Hz. Ali’nin(r.a.) komutanı Malik b. Eşter(r.a.) bir gece baskını ile su yollarını ele geçirir. Hz. Ali(r.a.) kuyuları aldıktan sonra elçi göndererek “Su, iki ordunun müşterek malıdır. Gelin ihtiyacınızca alın.” der. Bu vesileyle savaş uzar ama Hz. Ali(r.a.) bir istikamet insanıdır. Öleceğini de bilse doğrudan asla şaşmaz. 

Sıffîn’da iki ay boyunca ordular savaşmadan konaklamışlardır. Bu süreçte Hz. Ali(r.a.) sürekli elçi gönderip kardeş kavgasını bitirmek istediyse de fayda etmemiş ve günler süren savaş neticesinde binlerce kişi ölmüştür. Bir ara “Ammâr b. Yâsir(r.a.) öldü!” diye bir ses yükselmiş ve Hz. Ali(r.a.), Ammâr’ın(r.a.) şehit edilmesine çok üzüldüğü gibi çok da sinirlenmiştir. Çünkü Ammâr(r.a.) onun çok eskiden beri yoldaşıdır. 

Sıffin Savaşı

Ammâr(r.a.) şehit edilince Hz. Ali(r.a.) şu hadiseyi hatırlamıştır: Mescid-i Nebevi inşâ edildiği sırada diğer sahâbiler bir taş taşırken Ammâr’a(r.a.) şaka olsun diye iki taş taşıtıyorlardı. Bir gün Ammâr(r.a.) bunu Efendimiz’e(s.a.v.) söyledi. Allah Resûlü(s.a.v.) onun toz içinde kalmış yüzünü temizlerken “Gün gelecek isyankâr bir topluluk senin kanına girecek!” dedi ve “Ey Ammâr, senin dünyadan ayrılırken içeceğin son şey bir bardak süt olacak.” buyurdu. Gün geldi Resûlullah’ın(s.a.v.) dediği gibi de oldu. Ammâr’ı(r.a.) şehit edecek mızrak ona saplanınca bir arkadaşı koşup “Ey Ammâr(r.a.), çabuk bunu iç!” diyerek süt getirdi. Ammâr(r.a.) o sütü içti ve şehadetinden önce söylediği son cümle ise şu oldu: “Ali’den ayrılmak bana acı, Muhammed’e(s.a.v.) kavuşmak ise bana tatlıdır.” 

Hz. Ali’nin(r.a.) onun şehadetiyle sinirlendiğini duyan Hz. Muâviye(r.a.) “Ammâr’ın katili biz değiliz. Onun katili onu buraya getirendir!” dedi. Hz. Ali(r.a.) ise karşılık olarak “Söyleyin Ebû Süfyân’ın oğluna, o zaman –hâşâ- Hamza’nın(r.a.) katili de onu Uhud’a getiren Efendimiz(s.a.v.)’dir.” diye cevap verdi. 

Sıffın’da Ammâr’dan(r.a.) sonra bizim Veysel Karanî diye bildiğimiz tabiinden o zat da Hz. Ali’nin(r.a.) safında şahadet şerbeti içti. Bu güzide insanların şehit edilmesine çok üzülen Hz. Ali’nin(r.a.) şiddetli taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına kadar geldi. Tam Sıffîn Savaşı’nın kazanılmasına ramak kalmıştı ki o esnada Amr(r.a.), Şam’daki büyük mushafı istedi. Mushafı beş parçaya bölüp herkesin mızrağının ucuna Kur’an sayfalarını dizdi ve tüm askerler tek bir ağızdan “Biz sizi Allah’ın kitabı ile hükmetmeye davet ediyoruz!” diye bağırmaya başladılar. O anda Hz. Ali’nin(r.a.) ordusunda çözülmeler oldu ve ordudan Hz. Ali’ye(r.a.)  “Bizi Kur’an ile mi savaştıracaksın!” diye itirazlar yükselmeye başladı. İmam Ali(r.a.) “Buna aldanmayın!” dese de çare etmedi. İnsanlar kılıçları bıraktı ve “Biz Allah’ın kitabını hakem tayin etmek istiyoruz!” dediler. Böylece Kûfelilerin baskıları kabul edilerek tarihe “Hakem Olayları” diye geçen “Tahkim Olayı” yaşandı. İki taraftan hakem tayin edilmesi istendi ve    Hz. Muâviye(r.a.), Amr b. Âs’ı(r.a.) seçerken, Hz. Ali(r.a.) ise Efendimiz’den(s.a.v.) dua almış amcaoğlu Abdullah ibn-i Abbas’ı(r.a.) seçti. Ama Kûfeliler Hz. Ali’nin(r.a.) seçtiği kişiyi kabul etmediler. Hz. Ali(r.a.) ‘’O zaman Malik b. Eşter(r.a.) olsun!’’ dedi ama Kûfeliler bunu da kabul etmeyip “Ebû Musa el Eş’arî’yi(r.a.) isteriz” dediler. Hz. Ali(r.a.), Ebû Musa el Eş’arî(r.a.) çok iyi niyetli ve âlim bir zat olması sebebiyle onun hakem tayin edilmesini istemedi. Çünkü o fazla iyi niyetli olduğundan bu tür işlerin stratejisini, ince noktalarını tam olarak bilemezdi. Hz. Ali(r.a.) onun Amr(r.a.) karşısında şansı olmadığını biliyordu. Ama kerhen o hükme razı oldu. Bunun üzerine “Bir yıl sonra hakemler, ‘Dûmetü’l-Cendel’ denilen yerde toplanacak ve hükmü Kur’an’a göre verecek.” denilerek savaş son buldu. 

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER