İsteklerinizin Gerçekleşmesi İçin Yapmanız Gerekenler
İsteklerinin Gerçekleşmesini İstiyorsan İrade Kullanmak Zorundasın
Kaderimde Günah İşlemek Varsa, Ben Neden İşlediğim Günahlardan Mesul (Sorumlu) Olayım ki!
İyi veya Kötü Ameli Tercih Etmek Benim İrademe mi Bağlı?
İnsan ömrü boyunca hep bir şeylerin peşinden koşar. İyi bir iş sahibi olabilmek için, iyi bir üniversite bitirmekten tutun da girdiği tüm sınavlarda başarılı olma, o işi hak ettiğine dair belgelere sahip olma gibi pek çok şart gerekir. Hep o peşinden koştuklarını elde edebilmek adına tüm şartları eksiksizce yerine getirmek ister insanoğlu. Bunun için çabalar, gecesini gündüzüne katar, hayatındaki çoğu nimetten feragat eder ki işin sonucuna ulaşabilsin. Çünkü bunları yaparsa kendi üzerine düşeni yapmış olmanın rahatlığıyla istediğinin gerçekleşeceğine tam olarak inanır.
İnsanda var olan bu düşünce, Allah’ın kâinata koyduğu bir kuraldan ortaya çıkar. Peki nedir kâinatta işleyen bu kural? Bir kelime üzerinden ve örnekler aracılığıyla bu kuralın ne olduğuna bakalım.
İlet-i tâmme: “Bir şeyin meydana gelmesi için gereken bütün şartların eksiksiz olarak bulunması.” demektir. Böyle bir durumda o şey mutlaka meydana gelir. Bir başka ifadeyle, o şeyin meydana gelmesi vacip olur.
Örneğin;
Her gün düzenli bir şekilde yaptığımız görme eyleminin gerçekleşmesi için tüm şartların eksiksiz olma zorunluluğu vardır. Peki nedir bu şartlar?
- Hayatta bulunmak yani yaşıyor olmak
- Görme eylemi için bütün biyolojik yetilerin eksiksiz olması
- Görür vaziyette bir gözün bulunması
- Işığın olması
- Görecek bir kişinin olması
Bunlar çoğaltılabilir ama ana hatları ile görme eyleminin gerçekleşebilmesi için bu maddelerin olma şartı vardır. Tüm bu şartlar tamamlandıktan sonra görme eylemi gerçekleşir mi? Yani insan için görme eyleminin illet-i tammesi tamamlanmıştır diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz çünkü bir eksiğimiz var. O da görmeyi irade edecek emr-i itibari. Zira insanın bir şeyleri yapabilmesi için bütün şartların tam olması gerekir. Bütün şartların tam olması için ise iradenin kullanılma zorunluluğu vardır. Bir şeylerin gerçekleşmesi için irade (tercih) etme kısmı bu eylemin kilit noktasıdır. Bu yüzden insanda görme eyleminin meydana gelmesi, insanın cüz’i irade ile görmeyi tercih etmesine bağlıdır.
Bunlar nasıl konular Mehmet kardeşim? Anlamakta zorlanıyorum. En iyisi ben bir kahve yapayım da kendime geleyim deyip makalenin başından kalktınız ya hani. İşte sizin kendinize kahve yapıp içebilmeniz için:
- Öncelikle sizin var olmanız gerekir.
- Sonra bir kahvenin olması gerekir.
- Kahveyi yapacağınız bir cezve olması gerekir.
- Ateş gerekir, su gerekir, fincan gerekir, gerekir, gerekir…
Bunun gibi pek çok şey sayabiliriz. Ama hepsinden önemlisi sizin o kahveyi yapmayı irade etmeniz gerekir. İşte tüm şartlarla beraber kahve yapmayı irade ettiğiniz an illet-i tamme tamamlanmış olur ve siz o kahveyi yapabilirsiniz. Basit düşünelim. Hepimizin evinde sürekli bir köşede duran kahve, fincan takımı, cezve, su, ocak gibi, kahve yapımında gerekli olan şeyler bulunur. Ama siz kendime bir kahve yapayım diye irade etmediğiniz müddetçe, o şartlar yıllarca yan yana da dursa kahve oluşmaz. Kahvenin meydana gelebilmesi için o şartların yanına iradenizin eklenmesi şarttır. İradeniz eklendiği an kahvenin meydana gelmesi için tüm şartlar eksiksiz tamamlanmış olur ve kahve vücut bulur. Şimdi gelelim illet-i tamme meselesinin bize bakan yönüne.
Kâinatta; her saniye saçımızın uzaması, ellerimizi yıkamamız, yemek yememiz, işe gitmemiz, bir çocuğun dünyaya gelmesi, evlenme, adam öldürme gibi sayılamayacak kadar çok olay meydana gelmektedir.
Bu olayların meydana gelmesinde iki temel sebep vardır:
- Allah’ın iradesi (külli irade)
- İnsan iradesi (cüz’i irade)
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bir olayın meydana gelebilmesi için tüm şartların eksiksiz olması (illet-i tamme) gerekir. Madem bir olayın gerçekleşmesi için illeti tamme şartı vardır ve madem kâinatta pek çok olay meydana geliyor. O halde kâinatta meydana gelen tüm olaylarda illeti tamme şartı vardır. İlleti tamme için ise insanın cüz’i iradesini kullanma zorunluluğu vardır. O halde insan kâinattaki bütün amellerinden mesuldür. Çünkü eğer cüz’i iradesini kullanmasaydı, illeti tamme de oluşmazdı. İlleti tamme oluşmadığı zaman ise olay meydana gelmez ve ancak o zaman insan mesul olmazdı. Bir şeyin oluşması için illet-i tamme tamamlanıyorsa artık o şeyin meydana gelmesi vacip (zorunlu) olur.
Evde oturmuş ders çalışırken ezanın okunduğunu duyduğunuzu ve dersin başından kalkıp namaz kıldığınızı varsayalım. Sizin namaz kılmanız için:
- Sizin varlık sahasında insan olmanız,
- Evrendeki tüm dengelerin sizin hayatta kalabileceğiniz şekilde tutulması,
- Namaz diye bir ibadetin var olması,
- Namaz kılabilecek bilinç düzeyine sahip olmanız,
- Dünyanın kendi eksenindeki hareketi sonucunda namaz vaktinin girmiş olması,
- Müezzinin ezan okuması,
- Abdestli olmanız gibi pek çok şart gerekir.
Peki, tüm bu şartların olması illet-i tamme’nin tamamlanması için yeterli midir? Hayır, değildir. İllet-i tammenin tamamlanması için bir de sizin namaz kılmayı irade etmeniz gerekir. Siz irade ettiğiniz an illet-i tamme tamamlanır ve siz namazınızı eda edersiniz. Namaz kılma eyleminin gerçekleşmesindeki temel faktörün kendi iradeniz olduğunu anlarsanız, iyi veya kötü amellerin de sizin seçiminiz olduğunu tam olarak anlamış olursunuz. İşte namaz kılmanız için bunca sebep bir araya gelir ve hepsi görevini eksiksiz yaparken siz iradenizin hakkını vermez, bir araya gelen bunca sebebi umursamaz ve namaz kılmazsanız, mesuliyet tam manasıyla size ait olur.
Bir gün çok sinirlendiğinizi ve annenize bağırdığınızı düşünelim. Şimdi sizin annenize bağırabilmeniz için:
- Annenizin hayatta olması,
- Sizin hayatta olmanız,
- Konuşabiliyor olmanız gibi tüm şartların hazır olma zorunluluğu vardır.
Tüm bu şartların içinde bir de olmazsa olmaz bir şart vardır ki o da sizin cüz’i iradenizdir. Cüzi iradenizi de bu şartların yanına eklediğinizde artık hiçbir eksik nokta kalmaz ve illeti tamme tamamlanır. İlleti tammenin tamamlanması ile annenize bağırma eyleminin gerçekleşmesi artık zorunlu hale gelir ve siz annenize bağırırsınız.
Dolayısıyla sizin en başta cüzi iradenizi kullanmanız, olayın sonundaki annenize bağırma amelinizin esas sebebidir. Zira siz en başta cüzi iradenizi bu yönde kullanmasaydınız illeti tamme tamamlanmayacağından bu olay vücuda gelmeyecekti. Ama siz annenize bağırmayı irade ettiniz ve olay gerçekleşti. İşte tam da bu sebepten dolayı bu amelin mesuliyeti tamamen size aittir.
Bir gün birkaç arkadaşla sahile gittiğinizi ve orada gitar eşliğinde eğlenmek için içki içtiğinizi varsayalım. Sizin içki içebilmeniz için:
- İçkinin var olması,
- İçki alacak paranızın olması,
- İçki satan yerlerin olması ve o an açık olması gibi pek çok şartın sağlanmış olması gerekir.
Ama tüm bu şartlar hazır olsa bile içki içme eylemi meydana gelmez. Öyle olsaydı içkiye ulaşma imkânı olan herkes içki içmek zorunda kalırdı ve bu konuda kulun cezalandırılması adaletsiz olurdu. Bu yüzden bir de sizin o içkiyi içmeyi irade etmeniz gerekir. Siz içki içmeye irade ettiğiniz an illeti tamme tamamlanır ve içki içme eylemi artık zorunlu hale gelir. Siz de içkiyi içerek bu eyleminizden mesul hale gelirsiniz. Eğer siz içki içme olayının en başında iradenizi bu yönde kullanmasaydınız illeti tamme tamamlanmayacak, bu olay da meydana gelmeyecekti. Siz irade kullandığınız için olay meydana geldi. O halde içki içme amelinden mesulsünüz.
İnsan mesuliyet alma söz konusu olduğunda kaçmayı ve suçu kadere atmayı çok seviyor. “Ben istemiyordum ki, Allah beni neden yarattı? Ben bu dünyada kader mahkûmuyum. Bu anne-babayı da ben seçmedim. Burada olmayı da ben seçmedim.” diyebiliyor. Yani Cenab-ı Allah’ın külli iradesinde olan olaylarla günahların mesuliyetinden kaçabileceğini sanıyor. Kendi iradesinde olan iyilik yapabilme, kötülük yapabilme, su içebilme, içki içebilme gibi emir ve yasaklara uyma hakkı tanınan alanlardan hiç bahsetmiyor. Hâlbuki Allah yüce kitabı Kuran-ı Kerim’in birçok ayetinde insanı uyarıyor.
“Zinaya yaklaşma!
Faiz yeme!
Haramlardan uzak dur!
İçki içme!
Kumar, şans oyunları oynama!”
Eğer insan tam bu günahlardan birini işleyeceği sırada bu uyarıları aklına getirse ve “Madem ben irade etmezsem bu olay meydana gelmeyecek. O zaman ben de cüz’i irademi Hak hesabına kullanıyorum ve zina etmiyorum!” dese, iradesini o anda haram eylemlerden çektiği için tüm şartlar tamamlanmayacak. Tüm şartlar tamamlanmadığı için de o günahın meydana gelmesi zorunlu olmayacak. Zorunlu olmazsa da o günah meydana gelmeyecek ve insan o günahtan mesul olmayacak. Madem öyle irade ettiğin her şeyden mesulsün!