EBÛ UBEYDE B. CERRAH’IN (r.a) VEFATI
Ebû Ubeyde Bin Cerrâh(r.a.), Suriye Şam civarındayken orada veba salgını baş gösterir. Hz. Ömer(r.a.) Şam yolundayken orada büyük bir salgın hastalık zuhûr ettiğini haber alır ve gerekli istişâreler netîcesinde Şam’a gitmekten vazgeçer. Aslında Cenâb-ı Hakk’ın ve Efendimiz’in(s.a.v.) emrine daha muvâfık olan bu ihtiyat ve tedbir karşısında, Ebû Ubeyde bin Cerrâh(r.a.), Hz. Ömer’e(r.a.): “Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sorar. Hz. Ömer(r.a.) ise, onun gibi âlim ve fazilet sahibi bir zattan böyle bir suâli beklemediği için: “Keşke bunu senden başkası söyleseydi Ey Ebû Ubeyde(r.a.)! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa ve bir tarafı verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen onları verimli yerde otlatsan Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle otlatmış olmaz mıydın?” der. (Buhârî, Tıb, 30)
Hz. Ömer’e(r.a.), Ebû Ubeyde’nin(r.a.) yanına gidememiştir ama aklı ve gönlü hep dostundadır. Hz. Ömer(r.a.) bu duygulara daha fazla dayanamaz ve dostu Ebû Ubeyde’ye(r.a.) bir mektup yazar. Mektupta “Ey Ebû Ubeyde(r.a.)! Sana çok acil ve zaruri bir iş için ihtiyacım var. Eğer mektubum sana gece ulaşırsa sabahı bekleme, gündüz ulaşırsa geceyi bekleme, hemen yola çık ve bana doğru yol al.” der. (İbn Esir, el-Kamil, c. 2, s. 358) Mektup Ebû Ubeyde’ye(r.a.) ulaşınca, Ebû Ubeyde(r.a.), Halife Ömer’in(r.a.) bu çağrı ile neyi amaçladığını anlar. Tebessüm eder ve gelen mektubun arka yüzüne cevabını yazarak dostuna gönderir: “Ey Mü’minlerin Emiri! Ben senin bana olan ihtiyacını çok iyi biliyorum. Sen bana isabet edecek bir şeyden beni kurtarmak istiyorsun ama ben, askerlerimi burada bırakıp gelmeyi düşünmüyorum. Bu sefer senin emrini dinlemediğim için özür diliyorum. Ne olur hakkını helal et ve benim burada kalmam için izin ver.” der.
Mektup Hz. Ömer’e(r.a.) ulaşır ve halife Ömer(r.a.) mektubu okuyunca hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Sahâbiler merakla: “Ey Mü’minlerin Emiri! Ebû Ubeyde(r.a.) yoksa vefat mı etti?” diye sorarlar. Hz. Ömer(r.a.) “Hayır vefat etmedi, ama ölüm ona o kadar yakın ki o şimdi vefat yolundadır.” der. (Taberi, Tarihu’l-Umem ve’l-Mülük, e. 4, s.61)
Ebû Ubeyde(r.a.), veba hastalığı iyice yayılıp insanları sarsmaya başlayınca, ölümünden önce askerlerine bir konuşma yapar ve onlara çektikleri acıların Allah(cc) yolunda, Resûlullah’ın(s.a.v.) davetini kabul ederek çıktıkları yolda başlarına geldiği için bir rahmet ve güzellik olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eder. Her insanın günün birinde öleceğini, kendilerinden önceki nice güzel insanların da ölüp gittiğini söyler. (İbnu’l Cevzi, Muntazam, 4, 247)
Ebû Ubeyde(r.a.) bu konuşmasından kısa süre sonra vebadan ölüm döşeğine düşer ve başında Muâz b. Cebel(r.a.) vardır. Ebû Ubeyde(r.a.) hicrî on sekizinci yılda elli sekiz yaşında yakalandığı bu salgından ötürü vefat eder. Ölmeden önce ise dostu Ömer’e(r.a.) selam söylemelerini, yanında emanet olarak hiçbir şey bulunmadığını ve kendisini öldüğü bölgede defnetmelerini söyler.
Ebû Ubeyde(r.a.) son anlarında Müslümanlara şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Size vasiyetim öncelikle daima hayırlı işlere koşmanızdır. Namazınızı kılın, zekâtınızı verin, Ramazan orucunuzu tutun, sadaka vermeyi ihmal etmeyin, hac ve umre yapmaya çalışın. Birbirinize iyilikleri tavsiye edin, gerektiğinde yöneticilerinizi uyarın, ancak onların gözlerini boyayıp aldatmaya kalkışmayın. Dünya nimetlerine kapılarak sonunda öleceğinizi unutmayın. Şunu iyi bilin ki; bin yıl yaşasanız bile sonunda şu anda benim geldiğim gibi siz de ölümün eşiğine geleceksiniz. Selametle kalın.” (İbn-i Asakir, Tarih, 25, 486-487)
Ebû Ubeyde(r.a.), ölünce yerine vekil olarak Muâz b. Cebel’in(r.a.) geçmesini ister ve onun bıraktığı bayraktarlığa, yine vebadan vefat edene kadar Muâz b. Cebel(r.a.) devam eder. Ebû Ubeyde’nin(r.a.) vefatından sonra cenaze namazını, yerine vekil bıraktığı Muâz(r.a.) kıldırır. Muâz(r.a.) cenaze namazına katılanlara yaptığı konuşmada, Ebû Ubeyde’nin(r.a.) ölümüyle, gönlü iyilik ve güzelliklerle dolu, daima insanların yardımına koşan ve onlara güzel öğütler vererek yol gösteren birini kaybettiklerini söyler. (İbn-i Asakir, Tarih, 25, 487; Nisaburi, Müstedrek, 3, 295-296)
Ebû Ubeyde(r.a.), vefat ettiği Beysan’a bağlı Amta köyünde defnedilir. Bugün kabri Ürdün’de kendi adını taşıyan “Ebû Ubeyde” köyündedir.