Hz. Muhammed(s.a.v.) Hz. Aişe(r.a.) ile Kaç Yaşında Evlendi?

Hz. Muhammed(s.a.v.) Hz. Aişe(r.a.) ile Kaç Yaşında Evlendi?

Hz. Muhammed(s.a.v.) Hz. Aişe(r.a.) ile Kaç Yaşında Evlendi?

Hz. Muhammed(s.a.v.) ile Hz. Aişe’nin(r.a.) Evlilik Hayatı Nasıldı?

Hz. Muhammed(s.a.v.) ile Hz. Aişe’nin(r.a.) Anıları

Allah Resulü’nün(s.a.v.) toplam 14 evliliği vardır. Bu evliliklerden biri de Aişe(r.a.) annemiz ile olan evliliğidir. Aişe(r.a.) annemiz, Allah’ın(c.c.) sevdiğinin sevdiğidir. Aişe(r.a.) annemizle Efendimiz’in(s.a.v.) süreci Mekke’nin sonunda başlar, Medine’nin başlarında hayatları birleşir. Mekke’nin sonlarına doğru Aişe(r.a.) annemiz günümüzdeki nişan gibi Efendimiz’le(s.a.v.) sözlenir ve işin devamında Medine’de evlenirler. Hz. Aişe(r.a.) annemizin ablası Esma binti Ebubekir(r.a.) yüz yaşındayken hicretin 73. yılında vefat eder. Hz. Esma(r.a.), hicret vaktinde yirmi yedi yaşında ve Aişe(r.a.) annemiz, ablasından on yaş küçüktür. Yani hicret esnasında Aişe(r.a.) annemiz on yedi yaşındadır. Ayrıca Hz. Aişe’nin(r.a.) Hz. Peygamberden(s.a.v.) önce de Cübeyr ile bir nişanlılık durumu vardır. Demek ki Aişe(r.a.) annemiz, Resulullah(s.a.v.) ile evlendiği sırada evlenecek yaştadır.

Allah Resulü(s.a.v.) vefat ettiğinde Aişe(r.a.) annemiz 28 yaşındadır ve Efendimiz’in(s.a.v.) vefatından sonra 47 yıl daha yaşayacaktır. Yani takribi 75 yaşlarında vefat etmiştir. 

Efendimiz(s.a.v.) 50 yaşına geldiğinde, Hatice(r.a.) annemizin vefatıyla ondan ayrılıyor ve devamında 2 yıl boyunca dul kalıyor. Efendimiz(s.a.v.) 52 yaşlarındayken bir gün yanına Havle binti Hâkim geliyor ve: “Ya Resulallah ne var tekrar evlensen.” diyor. Resulullah’ın(s.a.v.): “Hatice’mden sonra mı?” demesi üzerine Havle: “Evet ya Resulullah Hatice’nden sonra sana destek olur, omuz olur. Evindeki yavrucaklara bir yoldaş olur.” diyor. Efendimiz(s.a.v.): “Peki Havle senin aklında kim var?” diye soruyor ve Havle: “Ya Resulullah, benim aklımda iki kişi var. Biri Sevde’dir(r.a.), diğeri de Aişe’dir(r.a.).” diyor. Allah Resulü(s.a.v.): “Tamam Havle konuş onlar da razıysalar olur.” buyuruyor. 

Havle gidiyor Sevde(r.a.) annemizin yanına. Sevde(r.a.) annemiz o günlerde takribi 60 yaşlarında ve 6 tane çocuğu olan dul bir hanım. Havle, Sevde(r.a.) annemize durumu söyleyince Sevde(r.a.) annemiz buna çok mutlu oluyor: “Resulullah beni layık mı gördü?” diye seviniyor ve evlenmeyi kabul ediyor. Ardından Havle, Hz. Ebubekir’e(r.a.) gidiyor. “Ya Ebubekir böyle böyle bir mesele var, nasıl olur?” diyor. Havle, Hz. Ebubekir’e(r.a.) durumu söylüyor yalnız Hz. Ebubekir’in(r.a.) eski zamanlarda Mutim bin Adi diye kabilenin başında çok sevdiği bir arkadaşı var. Hz. Ebubekir(r.a.) daha küçük yaştayken Aişe(r.a.) annemizi oradan Cübeyir bin Mutim’i ile sözlüyor. Tabi Hz. Ebubekir(r.a.) İslam’ı seçtikten sonra o aile: “Biz İslam’ı seçmiş Müslüman olmuş bir gelini evimizde istemiyoruz.” diyor ama Hz. Ebubekir(r.a.) sadakatiyle müsemma, sonuçta söz vermiş. Diyor ki benim onlara sormam lazım. 

Gidiyor oraya soruyor Cübeyir bin Mut’im: “Biz istemiyoruz.” diyor. Hz. Ebubekir’in(r.a.) de zaten istediği o, içi rahatlıyor hemen Havle’ye gidiyor ve: “Ya Havle o sözden döndüler çok şükür, biz razıyız kabul ediyoruz, şeref duyarız.” diyor. Tabi bu arada Efendimiz(s.a.v.) Hz. Aişe(r.a.) ile evleneceğini evvelinde rüyasında görüyor. Rüyasında Cibril-i Emin(a.s.) beyaz ipeklerle süslenmiş yüzü örtülü birisini getiriyor. “Ya Cibril bu kim?” diye sorduğunda da Cibril(a.s): “Ya Muhammed bu senin eşin olacak.” diyor ve yüzünü açıyor ki o kişi Aişe(r.a.) annemiz. 

Tüm engeller ortadan kalkınca Efendimiz’e(s.a.v.) haber veriyorlar ve Efendimiz(s.a.v.) 500 dirhem mihrini hazırlıyor Mekke’de nübüvvetin 11. yılı Şevval ayında bugün nişan dediğimiz merasim oluyor. Medine’de hicretin birinci yılında da evlilik oluyor. Allah Resulü(s.a.v.) Medine’ye hicret ediyor altı ay ebu Eyüp el-Ensari’nin evinde kalıyor. O esnada hem Mescid-i Nebevi hem de hücre-i saadetleri inşa ediliyor. Mescid-i Nebevi’nin yanında hücre-i saadetlerinde iki oda yapılıyor, biri Aişe annemiz diğeri Sevde annemiz için. 

Efendimiz(s.a.v.) ile Aişe(r.a.) annemizin nikahları, hicretin yedinci ayında Şevval’de kıyılıyor. Önceleri Aişe(r.a.) annemiz iki güne bir onu gördüğü için çok mutlu ama ilerleyen zamanlarda Efendimiz(s.a.v.) dokuz hanımıyla aynı anda evlilik gerçekleştireceğinden dolayı artık Aişe(r.a.) annemiz çok sevdiği Allah Resulü’nü(s.a.v.), dokuz günde bir görecek ve bunun için sürekli O’nun(s.a.v.) hasretiyle yanacak. Aişe(r.a.) annemiz, Resulullah’ın(s.a.v.) hasretiyle yandığı kadar başka bir hasretle daha yanıyor. Evlat hasreti… 

Bir gün Aişe(r.a.) annemizin evlatsızlıktan yüreği yanar: “Ya Resulullah, Allah bize vermedi işte evlat.” der. Efendimiz(s.a.v.) Aişe(r.a.) annemizin kız kardeşi Esma’nın oğlu Abdullah bin Zübeyr için: “Ya Aişe istemez misin Abdullah senin oğlun olsun sen de ümmetin annesi ol.” der ve o günden sonra Aişe(r.a.) annemizin künyesi Ümmü Abdullah olur. Bazen insanın hiç çocuğu olmaz ama ümmetin annesi olur, Aişe(r.a.) annemiz gibi. Aişe(r.a.) annemiz bize 2210 hadis rivayet etmiştir. Yani sadece ümmetin annesi değildir, Tâbii’nin imamları da Aişe(r.a.) annemizin medresesinde, tedrisatında yetişmiştir. Bizler bugün Resulullah’ın(s.a.v.) hayatı ile ilgili meseleleri, hanımlar kendileri ile ilgili birçok özel meseleyi, Efendimiz’in(s.a.v.) ev hayatına dair çok ince meseleleri Aişe(r.a.) annemiz sayesinde öğreniyoruz. 

Aişe(r.a.) annemiz evlilik hayatı boyunca Allah Resulü’ne(s.a.v.) sürekli sorular soruyor. Mesela: “Ya Resulallah; Sen 35-40 yaş arası sürekli nereye gidip geliyordun?” Resulullah(s.a.v.), o yaşlar arası sürekli Hira’ya gidip geliyordu ve biz bunu Aişe(r.a.) annemizden öğrendik. Ve yine soruyor: “İyi de ya Resulallah o zaman namaz yok, abdest yok sen Hira’da ne yapıyordun?” Hira taharri kökünden geliyor ve araştırmak demek. Yani Efendimiz(s.a.v.) orada çok ciddi bir tefekkür dünyasına dalıyor ve biz bunun gibi ince meseleleri hep Aişe(r.a.) annemiz sayesinde öğreniyoruz. 

Efendimiz(s.a.v.) dünyadaki hayatının son anlarında biraz ateşli biraz da sıkıntılı bir hastalık geçiriyor. O esnada diğer hanımlarından rica ederek son birkaç gününü Aişe(r.a.) annemizin yanında geçirmek istiyor. Allah’ın Sevgilisi(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemizin dizinin dibinde ve sıkıntılar içerisindeyken: “Ya Aişe biliyor musun beni ne rahatlatıyor?” diyor. Aişe(r.a.) annemiz: “Ne ya Resulullah” deyince Efendimiz(s.a.v.): “Cennette senle olmanın hayali var ya işte beni şu sıkıntılı halden kurtarıyor.” diyor. 

Hicretin 58. yılı Aişe(r.a.) anamız takribi 74-75 yaşlarında ve bu sefer Aişe(r.a.) annemiz ölüm döşeğinde, yeğeni Urve bin Zübeyir yanında ve Aişe(r.a.) annemiz ona sesleniyor: “Ya Urve hatırlar mısın Yemen’den aldığım bir kıyafet vardı hemen bana onu getir. Ölünce Yemen’den aldığım kıyafeti bana kefen eyleyin ve akşam vakti beni Baki kabristanlığına götürürken tabutumun yanından ufak ateşler, meşaleler yakın.” diyor. Yeğeni Urve; “Ya Aişe Yemen’den getirilen kıyafeti anladık kefen için ama bu ateş ne içindir?” deyince Aişe(r.a.) annemiz: “Bilmez misin Medine’de gelinler damadın evine gittiklerinde böyle bir adet vardır. Ben de şimdi kabirde Resulullah’ın, hasretini çektiğim o damadın yanına yeniden bir gelin gibi gideceğim, nasıl olur da sen beni tabutumun yanında ateşler yakıp damadına kavuşmayı bekleyen gelin gibi uğurlamazsın.” diyor ve böyle bir vasiyetle dünyadan göç ediyor. 

Aişe(r.a.) annemiz ile Efendimiz’in(s.a.v.) yaşadığı bazı hatıralar var, bu hatıralarda bizim için çok ciddi dersler var. Bir gün Hz. Ömer(r.a.) evindeki hanımlara sinirleniyor: “Bu muhacir hanımlar iyice Medinelilere benzedi, ben gideceğim Resûlullah’a şikâyet edeceğim.” diyor. Tam yolda giderken bir bakıyor Efendimiz’in(s.a.v.) hücre-i saadetinden de sesler geliyor orda da bir tartışma var. “Ya Ömer en iyisi sen geri dön onun işi başından aşkın.” diyor çünkü Allah Resulü’nün(s.a.v.) aynı şekilde yaşadığı bir evlilik hayatı var. 

Bir gün Efendimiz(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemiz ile tartışıyor ve Aişe(r.a.) annemiz hafiften ses de yükseltiyor. O esnada oradan Aişe(r.a.) annemizin babası Hz. Ebubekir(r.a.) geçiyor ve kapıyı çalarak içeri giriyor. Durumu gören Hz. Ebubekir(r.a.) çok sinirleniyor ve Aişe(r.a.) annemize: “Ey Ebubekir’in kızı.” bile demiyor. “Ey filancanın kızı, sen nasıl olur da Allah Resulü’nün karşısında böyle sesini yükseltirsin.” diyor ve elini hafiften kaldırıyor. Tam o esnada Efendimiz(s.a.v.): “Sakın sakın ya Ebubekir sakın böyle bir şey yapma.” deyince Hz. Ebubekir(r.a.) elini indiriyor, müsaade isteyip evden ayrılıyor ve evde bir suskunluk hâkim oluyor. 

Allah Resulü(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemize dönüp böyle bir anda: “Nasıl kurtardım seni kızgın adamın elinden.” diyor ve bu söz gülüşmelere sebep oluyor. Aradan biraz zaman geçiyor, Hz. Ebubekir(r.a.) yine onların evlerinin önünden geçerken gülüşme sesleri duyuyor ve: “Beni hüznünüze ortak etmiştiniz mutluluğunuza da ortak etmez misiniz?” diye kapılarını çalıyor. Burada bize en büyük ders, Efendimiz’in(s.a.v.) hanımına karşı üslubu. “Sen bir Peygamber karşısında nasıl bağırırsın?” dememiş. “Nasıl kurtardım seni kızgın adamın elinden.” demiş. Resulullah’ın(s.a.v.) hayatı nasıl bir incelik nasıl bir zarafetten oluşuyor. 

Aişe(r.a.) annemizin kendi rivayetine göre, kendisinin yemek yapma istidadı pek yok. Bir gün Resulullah(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemizle iken Safiye(r.a.) annemiz onlara yemek gönderiyor. Efendimiz(s.a.v.) uzaktan tepsiyi görünce: “Safiye mi gönderdi? Safiye’nin yemeği de pek güzeldir.” diyor. Aişe(r.a.) annemiz buna hafiften üzülüyor, tepsiye vurunca tepsidekiler yere dökülüyor. Daha sonra Aişe(r.a.) annemiz yaptığından pişmanlık duyuyor.

“Ya Resulullah affet bir yanlış yaptım.”

“Affederim ama bunun bir karşılığı var.”

“Nedir ya Resulullah karşılığı?”

“Tabağa tabak, yemeğe yemek.”

“Ya Resulullah tabak kolay, alırız da yemek nasıl olacak?”

“Onu da gideceksin, Safiye’nin yanında öğrenip birlikte yapacaksınız.”

Efendimiz(s.a.v.) bu davranışı ile Safiye(r.a.) annemizin incinmesini de tamir etmiş oluyor.

Bir gün Resulullah(s.a.v.) ile hanımları yine yemekteler ve yemekte de un helvası var. Sevde(r.a.) annemiz de Aişe(r.a.) annemize hafif dargın. Sofraya oturduklarında Aişe(r.a.) annemiz ile Sevde(r.a.) annemiz arasında şöyle bir vaka yaşanıyor.

“Sevde hadi yemeğe gel.”

“Ben gelmeyeceğim.

“Sevde bak sofraya gel.”

“Ben gelmeyeceğim.”

Aişe(r.a.) annemiz bakıyor Sevde(r.a.) annemiz gelmiyor en son: “Sevde bak sofraya gel beni başka şeyler yapmak zorunda bırakma.” diyor. Sevde(r.a.) annemiz yine gelmeyince Aişe(r.a.) annemiz parmağını una batırıyor ve Sevde(r.a.) annemizin yüzüne çalıyor. Allah Resulü(s.a.v.), Sevde(r.a.) annemize: “Sen niye duruyorsun, hadi sende karşılık versene.” diyor. Sevde(r.a.) annemiz de elini una batırıp Aişe(r.a.) annemizin yüzüne dokundurunca evde bir gülüşme oluyor. O esnada kapı çalıyor, Hz. Ömer(r.a.) geliyor. Efendimiz(s.a.v.): “Çabuk çabuk yüzünüzü silin, Ömer sizi böyle görse anlamaz.” buyuruyor. Allah Resulü(s.a.v.) inceliğiyle, evdeki en kriz dediğimiz olayları bile merhamete, tebessüme çeviriyor.

Aişe(r.a.) annemiz bir gece uyanır bakar ki Resulullah(s.a.v.) yatakta yok. Eliyle yoklar bulamaz sevdiğini. Ortam karanlıktır, elini yatakta gezdirmeye devam ederken eli Efendimiz’in(s.a.v.) ayaklarına denk gelir. Meğer sabahlara kadar dua etmiş, ümmeti için yalvarıp yakarmış Efendimiz(s.a.v.). Daha sonra Resulullah(s.a.v.) ibadetini bitirip Aişe(r.a.) annemizin yanına gelindiğinde Aişe(r.a.) annemiz: “Ya Resulullah(s.a.v.), ben sandım ki başka hanımının yanına gittin.” Efendimiz(s.a.v.) sadece: “Olur ya Aişe.” diye karşılık verir. “Ben bir Peygamberim nasıl böyle düşünürsün.” demez.  “Olur ya Aişe.” der. 

Bir gün de Allah Resulü(s.a.v.) yatağa gelmeden önce terliklerini yatağın kenarına koyuyor. Aişe(r.a.) annemiz: “Gece yoksa bir hanımına mı gidecek?” diye düşünüyor ve uyumadan beklemeye başlıyor. Efendimiz(s.a.v.) gece uyanıp evden çıkınca hemen Aişe(r.a.) annemiz de peşinden gidiyor. Bir bakıyor Resulullah(s.a.v.) Baki kabristanlığında dua ediyor, Rabbine yakarıyor. Aişe(r.a.) annemiz “eyvah” diyor ve hemen koşa koşa geri dönüyor. Efendimiz(s.a.v.) eve geldiğinde bakıyor ki Aişe(r.a.) annemiz nefes nefese.

“Aişe sen neredeydin?”

“Bir şey yok ya Resulullah.”

“Söyle ya Aişe neredeydin?”

“Bir şey yok ya Resulullah.”

“Aişe sen mi söylersin Cibril’den mi öğreneyim?” 

Aişe(r.a.) annemiz en son: “Tamam ya Resulullah ben sandım ki sen bir hanımına gideceksin.” diyor ve olanı biteni anlatıyor. Efendimiz(s.a.v.) durum karşısında sadece tebessüm ediyor. Kâinatın Efendisi’nin(s.a.v.) bu halleri tam bir büyüklük, ciddi bir yapıcılık, mükemmel bir olgunluktur. 

Efendimiz(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemiz su içtiğinde onun su içtiği yerden su içiyor, yemek yediği yerden yemek yiyor ve Aişe(r.a.) annemize sevgisini böyle gösteriyor. Bir de ona karşı çok güzel bir hitabı var. Aişe(r.a.) annemiz gülünce, utanınca yanakları kızardığı için ona: “Hümeyram.” diye hitap ediyor. Bizler sünnet deyince sadece tabak sıyırmayı düşünüyoruz ama Efendimiz’in(s.a.v.) bu sevgi dolu hitap sözleri, hanımlarına karşı davranışları da bir sünnettir ve bizim bunları da almamız icap ediyor. 

Bir gün Aişe(r.a.) annemiz Medineli hanımlara Yusuf(a.s.) kıssasını anlatıyor. Anlattıktan sonra da diyor ki: “Hani Züleyha kendinin suçsuz olduğunu göstermek için ‘Yusuf’u siz görün bakalım siz ne hale düşeceksiniz’ diye hanımları çağırdığında Yusuf’u da çağırıyor ve o esnada Yusuf’u gören kadınlar meyve yerine parmaklarını kesiyorlar ya, işte Yusuf’u gördüğünde meyve keserken parmaklarını kesen o hanımlar benim Efendim’i görselerdi O’nun güzelliği karşısında o bıçakları sinelerine saplarlardı.” diyor. 

Efendimiz’e(s.a.v.) olan sevgisini bu şekilde anlatıyor. Peki Allah Resulü(s.a.v.), Aişe(r.a.) annemizi nasıl seviyor? Bir gün Zatü’s Selasil diye bir seriye oluyor ve o seriyede Hz. Ebubekir(r.a.) ve Hz. Ömer(r.a.) de olmasına rağmen Efendimiz(s.a.v.) komutan olarak Amr bin As’ı(r.a.) seçiyor. Amr bin As(r.a.) buna çok mutlu oluyor: “Allah Allah! Ebubekir burada, Ömer burada ama Resulullah beni komutan seçmiş. Demek Allah Resulübeni çok seviyor.” diyor. Seriyeyi kazanıyorlar hemen seriye dönüşü Amr bin As(r.a.): “Ya Resulullah biz geldik galibiyetle geldik.” diye Resulullah’ın(s.a.v.) yanına varıyor. Efendimiz(s.a.v.): “Hoş geldiniz ya Amr.” deyince Amr(r.a.): “Ya Resulallah sana bir sualim var. Merak ediyorum, senin en sevdiğin kimdir?” diyor. Efendimiz(s.a.v.): “Vallahi Aişe’dir.” diyor. Amr(r.a.): “Ya Resulallah o senin hanımındır ben erkeklerden soruyorum.” deyince Efendimiz(s.a.v.): “Vallahi Aişe’nin babasıdır.” diyor. Amr(r.a.): “Peki ya Resulallah ondan sonra kimdir?” diyor. Efendimiz(s.a.v.) bu sefer de: “Vallahi Ömer’dir.” deyince Amr(r.a.): “Ya Resulallah tamam anladım.” diyor ve yanından ayrılıyor. 

Efendimiz(s.a.v.) bir gün: “Ya Aiş.” diyor. Aiş Araplarda Aişem manasında bir sevgi ifadesi. Efendimiz(s.a.v.) ona öyle hitap ediyor. “Ya Aiş ben senin bana ne zaman sinirli olduğunu anlarım biliyor musun?” diyor. Aişe(r.a.) annemiz bunu duyunca: “Ya Resulullah, ben ne diyorum da anlıyorsun ne zaman anlıyorsun?” diye sorunca Efendimiz(s.a.v.): “Sen ne zaman bana kızgın olsan İbrahim’in Rabbine yemin edersin. Ne zaman bana muhabbetin olsa Muhammed’in Rabbine yemin edersin, ben buradan anlarım.” diyor ve Aişe(r.a.) annemiz: “Vallahi ya Resulullah, artık hep Muhammed’inRabbine yemin ederim diyeceğim.” diyor. 

Resulullah’ın(s.a.v.) “Hümeyra’m” dediği Aişe(r.a.) annemiz bir gün Efendimiz’in(s.a.v.) imanla, tevhidle ilgili bir dersini dinlerken Allah Resulü(s.a.v.) haşri anlatır ve Aişe(r.a.) annemiz ağlamaya tutulur. Efendimiz(s.a.v.): “Ne oldu ya Aişe der?” Aişe(r.a.) annemiz: “Ya Resulullah sen böyle ahireti anlatınca ben cehennemi düşündüm ve tir tir titriyorum yok mu bundan bir kurtuluş. Ola ki oraya düşsek, hesapta yanına gelsek ya Resulullahsen bizi mahşerde tanımaz mısın?” diye sual edince Efendimiz(s.a.v.) hüzünlenerek: “Ya Aişe üç yer var ki orada kimse kimseyi hatırlamaz ben de seni hatırlayamam.” der.

  • Mizan’ın yanında ameller tartılırken 

  • Hükümler verilmiş kişinin amel defteri dağıtılırken

  • Sırattan karşıya geçme mücadelesi verilirken, kimse kimseyi hatırlayamaz ben de seni buralarda hatırlayamam ya Aişe.

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER