Hz. Hamza(r.a.) Nasıl Şehit Oldu?
Allah Resulü(s.a.v.) Uhud’a çıkmadan önce cuma günü cihatla ilgili bir hutbe ihraz ediyor ve daha sonra hücre-i saadetine geçiyor. Orada bir rüya görüyor. Rüyada zırhı çatlıyor, bir sığır ve bir koyun boğazlanıyor. Uyanınca eşi: “Ne oldu?” diye soruyor, Efendimiz(s.a.v.): “Bir rüya gördüm, zırhım çatladı.” diyor. Anlıyor ki Medine bir yarılmaya uğrayacak ve zeval görecek. “Bir sığır boğazlanıyor.” diyor ve anlıyor ki ehl-i beytinden birisi şehit olacak, Hz. Hamza(r.a.). “Bir koyun boğazlanıyor.” diyor ve yine anlıyor ki ashabından gözde birisi Uhud’da şehit olacak, Musab bin Ümeyr(r.a.).
Ayneyn Tepesi’ni bırakan kırk sahabeden biri ikisi hariç hepsi şehit oluyor ve burada da Uhud’un ikinci bölümü başlıyor. Müslümanlar orada yorucu bir cihada tutuşuyorlar ve tam o esnada müşriklerin üç bin kişilik ordusunun içerisinde kişi kişi öldürecekleri insanlar belirlenmiş özel suikastçılar var, onlar devreye giriyor. Hz. Hamza’yı(r.a.) şehit etmesi için tutulan suikastçı, Vahşi b. Harb. Onu iki kişi tutuyor. Birisi, ebu Süfyan’ın hanımı Hind, diğeri ise Utbe b. Rebia’nın kızı. Hind, Vahşi’ye: “Elimde, bileğimde, boynumdaki mücevherleri görüyor musun? Eğer Hamza’nın ciğerini söküp bana getirirsen bu mücevherlerimin hepsi senindir.” diyor. O dönem Vahşi b. Harb’in efendisi Cübeyr b. Mutim. O da Bedir’de akrabalarını kaybediyor o yüzden Müslümanlara karşı çok dolu. O da aynı şekilde Hz. Vahşi’ye vaadlerde bulunuyor ve: “Eğer Hamza’yı öldürürsen benden de sana hürriyet var, seni azat edeceğim.” diyor. Vahşi b. Harb geldiği kabile geleneğinden kaynaklı olarak muazzam bir mızrakçı. Hatta öyle ki Mekke’de sahibi onu yer yer dövüştürüyor ve üzerinden iddialar oynatıyor.
Vahşi savaş meydanında, Hz. Hamza’yı(r.a.) gözüne kestiriyor ve arkasından mızrağı vurarak onu orada şehit ediyor. Bununla da kalmıyor, o dönemin Mekke cahiliye adetlerinden dolayı onun ciğerini söküyor. O da yetmiyor, Hind gelip Hz. Hamza’nın(r.a.) belli başlı organlarını kesip parçalıyor. Resulullah(s.a.v.), Hz. Hamza(r.a.) için Uhud’a keşif ekibi gönderiyor. Her yeri arıyorlar, en son Hz. Ali(r.a.), Hz. Hamza’yı(r.a.) o halde görünce Efendimiz’e(s.a.v.): “Ya Resulallah, bakmasan olmaz mı?” diyor. Allah Resulü(s.a.v.), Hz. Hamza’yı(r.a.) o halde görünce dayanamıyor, ağlamaya başlıyor. Medine’ye dönülünce herkes şehitlerine sahip çıkıp, onlar için üzülüp, dualar ediyor ve o esnada Efendimiz(s.a.v.) çok mahzun bir hale bürünüp: “Görmüyor musun ya Ebubekir, Hamza’mın ağlayanı bile yok.” diyor. Bu söylediği cümleyi Sa’d b. Muaz(r.a.) duyuyor. Hemen Medine’ye gidip: “Ey Ensar size ne oldu ki Resulallah bu kadar üzgün dururken, siz kendi şehitlerinizle ilgilenirsiniz. Duymadınız mı böyle dediğini?” diyor ve bunu duyan herkes kendi şehitlerini bırakıp, Resulullah’ın(s.a.v.) etrafında, O(s.a.v.) daha çok üzülmesin diye Hz. Hamza(r.a.) için gözyaşları döküyor.