HZ. EBÛ BEKİR (r.a.) BABASI İMAN ETTİKTEN SONRA NEDEN AĞLAMIŞTIR?
Mekke fethedildi; şirkin beli bir daha doğrulmamak üzere o topraklarda kırıldı. O gün Hz. Ebû Bekir(r.a.), yaşı 90’a dayanmış, gözleri artık görmez olmuş babası Ebû Kuhafe’yi ikna etti ve Allah Resûlü’nün(s.a.v.) huzuruna iman etmesi için getirdi. Efendimiz(s.a.v.) yaşlı babanın geldiğini görünce: “Ey Ebû Bekir! Neden yordun babacığını, onu getirmeseydin de biz onun ayağına gitseydik.” dedi. Hz. Ebû Bekir(r.a.): “Hayır Ya Resûlullah(s.a.v.)! Eğer biri birinin ayağına gidecekse, elbette o birileri siz değil biz olmalıyız. Siz babamın ayağına değil babam sizin ayağınıza gelmelidir.” dedi. Bu konuşmanın ardından Ebû Kuhafe şehadet cümlelerini söyleyerek iman etti. Onun iman edişine Efendimiz(s.a.v.) öyle bir sevindi ki mübarek simasında tebessümler belirdi. Efendimiz(s.a.v.) yıllarca babasının iman etmesi için çırpınan Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) de çok sevindiğini düşünerek onu tebrik etmek için döndüğünde ise Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) hıçkırıklar içinde ağladığını gördü. Allah Resûlü(s.a.v.) onun bu haline oldukça şaşırdı ve Hz. Ebû Bekir’e(r.a.) gözyaşlarının nedenini sordu: “Ey Ebû Bekir! Babanın imanına sevinecekken, yüzünde güller açıp Rabbine şükredecekken, bu ne hal? Neden bu üzüntü ve gözyaşı?”
Hz. Ebû Bekir(r.a.) bir taraftan gözyaşlarına hâkim olmaya çalışıp bir taraftan da şöyle dedi: “Ya Resûlallah(s.a.v.)! Yıllarca babamın hidayete ermesi için Rabbime dua dua yakarıp durdum. Onun imana ermesi için her şeyimi feda etmeye razıydım. Biliyorum ki Sen(s.a.v.) de benim bu hislerimin aynısını amcan ebû Talib için duyuyordun. Ama ne yapayım ki ben umduğuma kavuştum, Sen(s.a.v.) ise mahrum kaldın. Ben, Sen(s.a.v.) arzuladığın şeye kavuşamadığın için ağlıyorum. Babamın iman etmesi aklıma bunları getirdi de onun için ağlıyorum.” dedi. Bu sözler karşısında Efendimiz(s.a.v.) de gözyaşlarını tutamadı ve ağlamaya başladı. Nasıl bir sevda, ne hoş bir muhabbet…