Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) annesinin iman edişi

Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) annesinin iman edişi

Hz. Ali(r.a.) rivayet ediyor: “Bizler bir avuç iman eden kardeşimizle beraber daha nübüvvetin ilk günlerinde Kâbe’de namaz kılıyorduk. O anda Mekke’nin kara yüzlü adamları bize ve Efendimiz’e(s.a.v.) saldırdı. Kimi Allah Resûlü’nü(s.a.v.) itekliyor, kimi cübbesini çekiyor, kimi üzerine çöreklenmiş O’na(s.a.v.) vuruyordu. Biz ise elimiz kolumuz bağlı, hiçbir şey yapamadan sadece olanları seyrediyorduk. Bir anda baktık ki ötelerden, cübbesi rüzgârda savrulan ama gelişi ile etrafa izzet saçan biri bize doğru yaklaşıyor. Gelenin kim olduğunu merak etmiştik. O yiğitçe gelen naif bedeni ile o gün bir aslan kesilen Hz. Ebû Bekir’den(r.a.) başkası değildi. Koşa koşa bize doğru geliyor, kendisine engel olanları bir bir deviriyor ve Kâbe’nin duvarlarında yankılanan şu sözü haykırıyordu: “Etaktulüne racülen en yekule rabbi Allah/ Bir adamı sadece ‘Rabbim Allah’tır.’ dediği için mi öldüreceksiniz?”

Bu sözleri en gür sedası ile haykıran Hz. Ebû Bekir(r.a.), gelip kendini o anda kalkan olmak amacıyla Mekkelilerin saldırılarına muhatap olan Efendimiz’in(s.a.v.) üzerine atıyordu. Bu sefer o kara yüzlü adamlar Efendimiz’i(s.a.v.) bırakıyor, Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) ortalarına alıyorlardı ve başlıyorlardı onu dövmeye… Yumruklar, tekmeler ve hakaretler havada uçuşuyordu. Ukbe b. ebû Muayt; öfkesini alamıyor, Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) yere düşürüyor, göğsünün üzerine oturuyor, eline aldığı ayakkabı ile yüzüne yüzüne vuruyordu. Ağzı, gözü, burnu dağılan Ebû Bekir(r.a.) daha fazla bu acılara dayanamıyor, oracıkta bayılıyordu. O anda kabilesi Beni Teym olaydan haberdar olunca gelip Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) onların elinden kurtarıyordu. Onun her tarafı kan revan içerisinde ve baygın haldeki mübarek ve nazenin bedenini evine taşıyorlardı. Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) o gün için Müslüman olmamış annesi, Selmâ bint Sahr ya da bilinen künyesi ile Ümmü’l-Hayr, oğlunu o halde görünce feryat ve figan ediyor, gözyaşları içerisinde oğlunun kanlarını temizliyor ve baygın olan oğlunun uyanmasını bekliyordu. Nice sonraları Hz. Ebû Bekir(r.a.) gözlerini açıyor, biraz kendine gelir gibi oluyordu. Uyanır uyanmaz ağzından çıkan ilk söz ise: “Ma fuile bi Resûllillah/Allah Resûlü’ne(s.a.v.) ne oldu?” sözü oluyordu.  

O gün daha iman ile şereflenmemiş annesi, kanlar içerisinde baygın bir halde olan oğlunun uyanır uyanmaz ilk sözünün Efendimiz(s.a.v.) olmasına biraz öfkelenip: “Bırak Muhammed’i(s.a.v.) de biraz su iç, biraz yemek ye, kendine gel! Yoksa iyileşemeyeceksin.” deyince ne yaşadığı acılar ne de çektiği ağrılar umurunda olan Hz. Ebû Bekir(r.a.), annesine Resûlullah’a(s.a.v.) duyduğu sevgi ve muhabbete yaraşır şu cümleleri söylüyordu: “Vallahi ana, Resûlullah’ın(s.a.v.) nasıl olduğuna dair bir haber almazsam, O’nun(s.a.v.) selamette olduğunu şu gözlerimle görmezsem ne bir yudum su içeceğim ne bir lokma yemek yiyeceğim.” Ümmü’l-Hayr(r.a.) ne kadar ısrar ettiyse de oğlunu ikna edememişti. Bunun üzerine annesi, Ümmü Cemil’in(r.a.) yardımı ile yaralı olan oğlunu Dârü’l Erkám’a, Efendimiz’e(s.a.v.) doğru taşımış; Allah Resûlü(s.a.v.) Dârü’l Erkâm’da o halde Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) karşısında görünce dayanamamış, gözyaşlarına boğulmuştu. İki sadık dostun o buluşması sırasında, Efendimiz(s.a.v.) Hz. Ebû Bekir’e(r.a.): “Niye bu halde kendini zora sokup geldin?” demişti. Hz. Ebû Bekir(r.a.) ise: “Ya Resûlullâh(s.a.v.)! Beni boş ver de sen şu kapının arkasında duran annem için dua et! Dua et de Allah(c.c) ona hidayet nasip etsin.” demişti. O anda Efendimiz’in(s.a.v.) dua için kalkan elleri daha inmeden annesi Ümmü’l-Hayr(r.a.) iman etmiş; böylelikle Hz. Ebû Bekir’in(r.a.), Efendimiz’e(s.a.v.) olan sevdası, annesinin imanına vesile olmuştu.

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER