HUDEYBİYE ANTLAŞMASI MADDELERİ NELERDİR?
RIDVAN BİATI NEDİR? NASIL OLMUŞTUR?
RIDVAN BİATI NE ZAMAN NEREDE YAPILMIŞTIR?
Hudeybiye antlaşması Hicretin altıncı yılında Efendimiz’in(s.a.v.) rehberliğinde bin dört yüz sahâbînin sadece umre maksadı ile Mekke’ye doğru yola çıkıp, Mekke’ye yirmi iki kilometre uzaklıkta olan Hudeybiye denilen yere gelip konakladıklarında, Mekkelilerin Müslümanlara müsaade etmediğinden belli şartlarla antlaşma ile neticelenen çok önemli bir hadisedir. (Bkz. İbn Hişâm, es-Sîre, III,)
O gün bin dört yüz Müslüman Hudeybiye’de hac ve umre yapmak için toplanmışlar ama Mekkeli müşrikler tarihte ilk kez birilerinin Kâbe’yi görmesini engellemişlerdir. Bunun üzerine Allah Resûlü’nün(s.a.v.) yanına elçiler gelmiş ve Efendimiz(s.a.v.) onlarla görüşse de bu görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Allah Resûlü(s.a.v.) son çare Hz. Ömer’e(r.a.) “Ey Ömer! Sen Mekke’ye görüşmeye git!” buyurmuştur. Hz. Ömer(r.a.) ise “Ya Resûlullah(s.a.v.)! Savaş istiyorsan gideyim ama anlaşmak istiyorsan Osman’ı gönder. Çünkü onun akrabası çoktur, kendisi latiftir ve Ümeyyeoğulları onu çok sever.” demiştir. Neticede Efendimiz(s.a.v.) Hz. Osmân’ı(r.a.) Mekke’ye, müşriklerle görüşüp meseleyi halletmesi için göndermiş ve giderken “Kureyşlilere git! Onlara haber ver ki; biz buraya hiç kimse ile çarpışmak için gelmedik! Biz ancak şu Beytullah’ı ziyâret için onun haremliğine riâyet ve tâzîm ederek geldik. Yanımızdaki kurbanlık develeri kesecek ve döneceğiz! Sonra onları İslâm’a da dâvet et!” demiştir.
Aynı zamanda oradaki erkek-kadın bütün mü’minlerle görüşerek Mekke’nin yakında fethedileceğini müjdelemesini, Allah Teâlâ’nın(c.c.) dinine yardımcı olduğunu ve Mekke’de îmânın açığa vurulacağı günün yaklaştığını bildirmesini de emir buyurmuştur. (İbn-i Sa’d, II, 97; İbn-i Kayyım, III, 290)
Hz. Osman(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) emri üzerine hemen hareket ederek Mekke’ye gitmiştir.
Hz. Osman(r.a.) atına binip Mekke’ye doğru giderken sahâbîeerden biri “Ne mutlu Osman’a ki bizden önce Kâbe’ye kavuşacak, bizden önce tavaf edecek!” demiştir. Bu sözü duyan Efendimiz(s.a.v.) ise “Eğer Osman benim tanıdığım Osman ise, ben Kâbe’yi ziyaret etmeden o asla ziyaret etmeyecektir.” diye karşılık vermiştir. (İbn Hişâm, es-Sîre, III, 329; Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, II, 601, 602.)
Hz. Osman(r.a.) doğup büyüdüğü, saygınlık kazandığı, nice anılar biriktirdiği Mekke’yi, iman ettikten sonra terk etmek zorunda kalmış ve on üç senedir de Kâbe’ye gidememiştir. Kendisi nübüvvetin altıncı yılında Habeşistan’a gitmiş, oradan Medine’ye gelmiş ve o günden bugüne kadar tam on üç yıl Beytullah’ın hasretini çekmiştir. Şimdi ise Kâbe’nin hemen yanı başındadır.
Hz. Osman(r.a.) Mekke’ye varınca Ebû Süfyân onu çok iyi karşılamış, ağırlamış ve ona: “Kâbe’yi sen ziyaret edebilirsin ama Muhammed(s.a.v.) ve adamlarına izin yok” demiştir. Hz. Osman(r.a.) ise onun bu sözlerine: “Vallahi Ey Ebû Süfyân! Allah Resûlü(s.a.v.) ve Müslümanlar gelip Kâbe’yi ziyaret edene kadar ben asla Kâbe’yi ziyaret etmeyecek, bu gözlerle Kâbe’ye bakmayacağım!” diye karşılık vermiştir. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 324.) Çünkü o Resûlullah’ın(s.a.v.) tanıdığı Osman’dan başkası değildir.
Akrabaları Hz. Osman’ı(r.a.) bırakmak istemeyince kendisi üç gün orada kalmıştır. Bu süre zarfında nasıl olduysa Hudeybiye’deki bin dört yüz Müslüman’a “Osman’ı şehit ettiler!” diye haber gitmiştir. Orada bulunan bin dört yüz sahâbenin üzerlerinde sadece birer ihram ve Hz. Ömer’in(r.a.) teklifi ile birer de kılıç vardır. Başka hiçbir şeyleri yoktur.
Efendimiz(s.a.v.) haberi duyar duymaz harekete geçmiştir. Asıl maksatları umre olmasına rağmen, Hz. Osman’ın(r.a.) kanının bedelini sormak için ayaklanmış ve tüm Müslümanları Semûre ağacının altında biat etmeye çağırmıştır. O gün orada bin dört yüz sahâbi tek tek o ağacın altında biat etmiş ve Kur’ân’a övgü ile girmişlerdir.
Tüm sahâbenin biatı bitince, Efendimiz(s.a.v.) sağ elini uzatmış, sonra sol elini havaya kaldırarak: “İşte bu benim elim, bu da Osman’ın eli, şâhit olun ki ben de Osman adına biat ediyorum” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II, 120.) diyerek biat etmiştir. Bu manzarayı seyreden sahâbe ise gözyaşları içerisinde: “Keşke öldürülen biz olsaydık da Resûlullah(s.a.v.) bizim adımıza biat etseydi!” (Vâkıdî, Kitâbü’l-Meğâzî, II,605.) demiştir.
Efendimiz(s.a.v.) ve sahâbeler Hz. Osman’ın(r.a.) intikamını almaya giderlerken o esnada Hz. Osman(r.a.) yanlarına gelmiş ve haberin doğru olmadığı, Hz. Osman’ın(r.a.) şehit edilmediği anlaşılmıştır.