- Hastalığın Ardındaki Hikmet: Gafletten Uyanış ve İlahi Mesaj
- Hastalık Evreleri ve Manevi Teselli: Hastalar Risalesi ile Sabır, Tevekkül ve Şifa
- Hastalığı Doğru Okumak: İlahi Mesajı Fark Etmek
- Müsbet ve Menfi İbadet: İnsanın Kulluk Yolculuğu
- Allah(c.c) Neden ve Kime Hastalık Verir?
- Manevi Yükselişe Açılan Bir Kapı: Hastalık
- Video-Hastalar Risalesi-3
- Sıkça Sorulan Sorular
Hastalığın Ardındaki Hikmet Gafletten Uyanış ve İlahi Mesaj
Hastalık Evreleri ve Manevi Teselli: Hastalar Risalesi ile Sabır, Tevekkül ve Şifa
Hastalık, çoğu insanın kaçınmak istediği, zorlayıcı bir durum olarak algılanır. Oysa hastalık, yalnızca fiziksel bir rahatsızlık değil, aynı zamanda insanın kendini ve hayatın anlamını yeniden değerlendirmesine vesile olan bir imtihandır. İnsan, hayatı boyunca çeşitli nimetlerle karşılaştığında bunları çoğu zaman sıradanlaştırır ve değerini fark edemez. Ancak hastalık, insana sağlığın kıymetini, hayatın geçiciliğini ve Allah’a olan ihtiyacını hatırlatır.
Allah’ın gönderdiği her durum gibi hastalık da bir mesaj taşır. İnsan, karşılaştığı her şeyde Allah’ın hikmetini okumalıdır. Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur külliyatında da belirtildiği gibi, hastalık insanı gafletten uyandıran bir nasihatçi, dünya hayatının gelip geçici olduğunu hatırlatan bir vesiledir. “Oku” (Alâk Suresi) emri yalnızca yazılı metinleri değil, aynı zamanda kainattaki her türlü ilahi işareti kapsar. Bu açıdan bakıldığında hastalık, insanın ibret alması gereken önemli bir ilahi işarettir.
Bu makalede, Hastalığın Ardındaki Hikmet nasıl okunması gerektiğini ve insanın bu süreçte nasıl bir bakış açısına sahip olması gerektiğini ele alacağız.
Hastalığı Doğru Okumak: İlahi Mesajı Fark Etmek
Kur’an-ı Kerim’in ilk nazil olan ayeti “Oku”(Alak Suresi) emridir. Bu emir yalnızca yazılı metinleri okumakla sınırlı değildir; aynı zamanda kainattaki her türlü ilahi mesajı okumayı da içerir. Hastalık da okunması gereken ilahi bir ayettir. Çünkü insan, dünya hayatında her anını Allah(c.c)’ın bir tecellisi olarak görmeli ve başına gelen her durumu bir hikmet nazarıyla değerlendirmelidir.
- Hastalık insanın gafletten uyanması için bir mesajdır. Sağlıklı bir insan genellikle bu nimetlerin farkında değildir.
- Ancak göz ağrısı çektiğinde, göz nimetinin ne kadar büyük bir ihsan olduğunu anlar.
- Hastalık, insana Allah(c.c)’ın verdiği nimetleri yeniden fark ettiren bir uyarıdır. Bununla birlikte, hastalık sadece bedensel bir imtihan değildir.
- Kimi zaman insanın ruhen de hastalanabileceği, psikolojik olarak büyük sıkıntılar çekebileceği gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
- Kalp sıkıntıları, ruhsal bunalımlar, sabırsızlık, ümitsizlik gibi psikolojik rahatsızlıklar da birer hastalık olup, insanın manevi yönünü zayıflatabilir.
- Ancak bunlar da birer imtihan vesilesidir ve kişi sabır ve tevekkül ile bu süreci aşabilir.
Örneğin, dünya nimetlerine aşırı bağlanan bir kişi, maddi bir kayıp yaşadığında büyük bir bunalıma sürüklenebilir. Hayatta her şeyin gelip geçici olduğunu unutarak, tüm huzurunu maddi şeylere bağladığında, bu onun ruhsal sağlığını bozan bir faktör haline gelir. Oysa hastalık, insana dünyanın fani olduğunu ve asıl huzurun Allah(c.c)’a yönelmekte olduğunu hatırlatır.
Örneğin okuma yazma bilmeyen bir çocuğa anlamını bilmediği bir kitap verdiğinizde, onun kıymetini fark edemediği için sıkılır, sayfaları çevirir ve sonunda yırtmaya başlar. Oysaki kitap, içeriğinde büyük bir bilgi hazinesi barındırmaktadır. Ancak çocuk bunu anlayamadığı için ona zarar vermeye kalkışır. İşte insan da bazen hastalığın manasını idrak edemediğinde, ona bir anlam yüklemekte zorlanır ve bu duruma isyan eder. Halbuki hastalık, Allah(c.c)’ın kuluna sunduğu bir mesajdır. Onu doğru okuyabilenler için büyük bir rahmet kapısıdır. O yüzden hastalık, sabır ve tevekkülle karşılanması gereken bir ilahi ikazdır.
Müsbet ve Menfi İbadet: İnsanın Kulluk Yolculuğu
Bediüzzaman Hazretleri, iki tür ibadetten bahseder:
Müsbet İbadet: Müsbet ibadet, insanın bilinçli bir şekilde Allah(c.c)’a yönelerek gerçekleştirdiği ibadetlerdir. Bir Müslüman namaz kıldığında, oruç tuttuğunda veya zekât verdiğinde vb. doğrudan Allah(c.c)’a kulluk etmiş olur. Bu tür ibadetler, kişinin iradesiyle yaptığı ve Allah(c.c)’a yaklaşmasını sağlayan kulluk eylemleridir.
Menfi İbadet: Menfi ibadet ise, insanın bazı sıkıntı ve musibetlere sabrederek ibadet etmiş olmasıdır. Yani, kişi herhangi bir fiili bilinçli olarak yerine getirmese bile, sabır ve tahammül ile ibadet sevabı kazanır. Örneğin, bir insan hastalık gibi zorluklara sabırla dayanırsa bu da bir ibadet sevabı kazandırır. Bu yönüyle menfi ibadet, kişinin sabrederek gerçekleştirdiği bir kulluk biçimi olarak değerlendirilir. Menfi ibadetlere riya ve gösteriş girmez fakat müsbet ibadetlerde insan riya ve gösterişe bulaşabilir.
Bunlar göz önüne alındığında, hastalık yalnızca bir sıkıntı değil, insanın Allah(c.c)’a olan yakınlığını artıran bir imtihan ve bir fırsattır. Öyleyse hastalık geldiğinde, ona isyan etmek yerine hikmetini anlamaya çalışmak gerekir.
- İnsanın muhatap olduğu her şey, okunması gereken bir delildir; gözler, kulaklar ve diğer organlar bile birer ayet hükmündedir.
- İnsan, hastalık vesilesiyle kendi acziyetini fark ettiğinde, Allah(c.c)’a olan muhtaçlığını daha iyi kavrar.
- Sağlıklı iken kendi gücüne ve iradesine güvenirken, hastalandığında aslında hiçbir şeyin kendi kontrolünde olmadığını anlar.
- En basit bir hareketin dahi Allah(c.c)’ın izniyle mümkün olduğunu fark eder. Mesela, gözlerin görmesi, gören bir Zat’ın varlığını; kulakların duyması ise işiten bir Yaratıcı’nın varlığını gösterir.
- Böylece insan, hem kendini hem de Rabbini tanımaya daha çok yaklaşır.
Örneğin, yürümek gibi sıradan bir eylemi dahi gerçekleştiremeyen bir hasta, Allah(c.c)’ın kendisine verdiği sıhhatin ne kadar büyük bir nimet olduğunu idrak eder. Aynı şekilde, yemek yiyemeyen bir kişi, rızkın yalnızca onun çalışmasıyla değil, tamamen Allah(c.c)’ın lütfu ile verildiğini anlar. Bediüzzaman Hazretleri, bu noktada hastalığın insanı acziyetini fark etmeye ve Rabbine yönelmeye sevk eden bir ikaz olduğunu vurgular. Böylece insan, kulluğunun bilincine daha fazla varır ve bu süreci bir terakki vesilesi olarak görmeye başlar.
Allah(c.c) Neden ve Kime Hastalık Verir?
Hastalık, birçok insanın ilk bakışta olumsuz bir durum olarak gördüğü bir haldir. Ancak aslında hastalık sadece bir sıkıntı değil, aynı zamanda ilahi bir lütuf, bir arınma vesilesi ve insanı Rabbine yaklaştıran bir imtihandır. Allah(c.c)’ın bir kuluna hastalık vermesinin çeşitli hikmetleri vardır ve bu hikmetleri anlayan kişi, hastalığını bir bela değil, bir rahmet olarak görebilir.
Hastalık Kimlere Verilir?
Birçok kişi, hastalığın sadece günahların cezası olduğunu düşünerek yanlış bir algıya kapılır. Oysa hastalık, Allah(c.c)’ın sevdiği kulları için bir ikramdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinden de anlaşıldığı üzere, Allah(c.c) bir kulunu severse ona imtihanlar verir. Hastalık da bu imtihanlardan biridir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Allah(c.c), kim için hayır dilerse ona musibet verir.” (bk. Buhârî, Hadis No: 5645)
Peki, Allah(c.c) neden hastalık verir? Çünkü bu dünya, ebedi saadetin değil, imtihanın mekânıdır. İnsan, dünyadaki sıkıntılar ve hastalıklar sayesinde Rabbine yönelir, kendini sorgular ve gafletten uyanır. Eğer hastalık olmasa, insan sağlığının kıymetini bilemeyecek ve sürekli gaflet içinde yaşayacaktır.
Bir insan hastalık karşısında sabır gösterdiğinde, günahlarından temizlenir ve Allah(c.c)’a daha yakın olur. Hastalık, bazen insanın gaflet perdesini yırtarak, onu dua ve ibadete yönlendiren bir rahmet vesilesi haline gelir.
Manevi Yükselişe Açılan Bir Kapı: Hastalık
Hastalık, yalnızca fiziksel bir rahatsızlık değil, aynı zamanda insanın manevi dünyasını güçlendiren ve Allah(c.c)’a olan bağlılığını artıran önemli bir imtihandır. İnsan sağlıklı iken çoğu zaman nimetlerin farkına varamazken, hastalık sayesinde acziyetini ve Allah(c.c)’a olan muhtaçlığını daha derinden idrak eder. Bu bağlamda hastalık, gafletten uyanmaya ve maneviyatı derinleştirmeye vesile olan ilahi bir lütuf, dünya hayatının geçici olduğunu hatırlatan bir ikazdır. İnsanın gözünü açarak hayatın asıl amacını ve ahiret gerçeğini fark etmesine yardımcı olur. Bu nedenle, hastalık karşısında sabır göstermek, tevekkül etmek ve hikmetini anlamaya çalışmak, müminin Allah(c.c)’a yakınlaşma yolundaki önemli adımlarından biridir.
Sonuç olarak, hastalık, insanı gaflet uykusundan uyandıran, dünyevi bağlılıklardan arındıran ve kulluk bilincini artıran bir süreçtir. Sabır ve tevekkülle karşılandığında, manevi yükselişe vesile olan bir ibadet niteliği kazanır. Bu bakış açısıyla hastalığı yalnızca bir zorluk olarak değil, bir terbiye aracı ve ilahi mesaj olarak görmek, müminin ruhsal olgunluğunu artıran bir bakış açısıdır.
SIKÇA SORULAN SORULAR
Hastalık sadece bedenle ilgili bir durum mudur, yoksa ruhu da etkiler mi?
Hayır, hastalık yalnızca fiziksel bir rahatsızlık değildir. Bediüzzaman Hazretleri’ne göre hastalık, insanın hem bedenini hem de ruhunu terbiye eden ilahi bir ikazdır. İnsan sağlıklı iken nimetlerin farkına varamaz; fakat hastalık, insanı gafletten uyandırır, aczini ve Allah(c.c)’a olan muhtaçlığını hatırlatır. Risale-i Nur’da, hastalığın insanın manevi yönünü besleyen, ahireti düşündüren ve kulluk şuurunu artıran bir vesile olduğu vurgulanır.
Hastalık, Allah(c.c)’ın kulunu cezalandırması mıdır yoksa ona olan sevgisinin bir işareti midir?
Bediüzzaman Hazretleri’ne göre hastalık, Allah(c.c)’ın kuluna olan sevgisinin bir nişanesidir. Peygamber Efendimiz(s.a.v)’in “Allah(c.c) bir kulunu severse onu musibetle imtihan eder” hadisinden hareketle, hastalık bir arınma ve yükseliş vesilesi olarak değerlendirilir. Sıhhat çoğu zaman gaflete sebep olurken, hastalık insanın gözünü açar, onu dünya sarhoşluğundan uyandırır ve asıl vazifesine yöneltir. Hastalık, kulun kalbini yumuşatır, Rabbine yöneltir; böylece bir ceza değil, bir rahmet tecellisi olur.
Menfi ibadet nedir ve hastalık bu kapsamda nasıl değerlendirilir?
Bediüzzaman Hazretleri, ibadetleri “müsbet” ve “menfi” olarak ikiye ayırır. Müsbet ibadet; namaz, oruç gibi bilerek yapılan ibadetlerdir. Menfi ibadet ise, musibet ve hastalık gibi durumlarda sabır göstermekle kazanılan sevaptır. Hastalık anında insan, zahiren hiçbir şey yapmasa da sabrettiğinde Allah(c.c) katında ibadet sevabı alır. Ayrıca bu tür ibadetlere riya karışmaz; dolayısıyla daha saf ve ihlaslıdır. Hastalık, kişinin sabır ve tevekkülle Rabbine yöneldiği bir kulluk fırsatıdır.
Hastalığı nasıl okumalıyız? Bu süreçte bakış açımız nasıl olmalı?
Bediüzzaman Hazretlerine göre Kur’an’daki “Oku” (Alak Suresi) emri, yalnızca yazılı metinlere değil, hayatın içindeki olaylara da yöneliktir. Hastalık da kainattaki ilahi bir ayet, okunması gereken bir mesajdır. Bu açıdan insan, başına gelen hastalığı hikmet gözüyle değerlendirmeli, onun arkasındaki ilahi terbiyeyi ve mesajı anlamaya çalışmalıdır. Hastalık, sağlığın kıymetini öğretir, fani dünyanın aldatıcılığına karşı bir uyarıdır ve insanı Allah(c.c)’a yaklaştıran manevi bir vesiledir.