Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra neden Hz. Ali (r.a.) değil de Hz. Ebû Bekir (r.a.) halife olmuştur?

Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra neden Hz. Ali (r.a.) değil de Hz. Ebû Bekir (r.a.) halife olmuştur?

Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir Halife Olduğunda Başta Neden Biat Etmedi De Sonradan Etti? 

Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir’e Ne Zaman Biat Etti? 

Hz. Ebû Bekir’e Halife Olunca Biat Etmeyen Sahabeler Kimlerdir? 

Bazı Sahabelerin Halife Ebû Bekir’e Biat Etmeme Sebepleri Nelerdir? 

Efendimiz’in(s.a.v.) vefatından sonra Hz. Ebû Bekir(r.a.) halife seçilir. O esnada Hz. Ali(r.a.) ve diğer ashâb-ı kiram, teçhiz ve tekfin-i nebevî (kefenlemek) ile meşguldürler. Hz. Ali(r.a.), Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) halife seçildiğini duyunca “Bize danışılması, ensârın fikrinin alınması, biraz daha beklenmesi gerekmez miydi?” der ve bu duruma biraz içerler. Hz. Ebû Bekir(r.a.) ise onunla rast geldiğinde “Vallahi bu iş planlı yapılmadı Ey Ali(r.a.)! Seni zorlayacak değilim, sen muhayyersin. İster bîat eder ister etmezsin!” der ve durumu izah eder. Hz. Ali(r.a.) bîat etmeden evine döner ve altı ay boyunca evinde Kur’an’ı nüzul sırasına göre çalışır. Bu süre zarfında Hz. Ebû Bekir(r.a.) sürekli onun evine uğrayarak bir ihtiyacı olup olmadığını sorar ve bu işi Peygamber(s.a.v.) sözünden dolayı yaptığını da açıklar. Hz. Ebû Bekir’e(r.a.), Hz. Ali(r.a.) dışında bîat etmeyen başka sahâbiler de vardır. Ammâr b. Yâsir(r.a.), Ebû Zer el-Gıfârî(r.a.), Übeyb. Kâ’b(r.a.) ve İbni Mes’ûd(r.a.) gibi sahâbiler ona bîat etmeyenler arasındadır. 

Bu sahâbelerin, Hz. Ebû Bekir’e(r.a.) bîat etmeme sebeplerine baktığımızda kimileri Hz. Ali(r.a.) gibi seçiliş şeklini beğenmediklerinden, kimileri de ortalığın durulmasını beklediğinden bîat etmemiştir. 

O günlerde Hz. Ali’nin(r.a.) bîat etmediğini bilen Ebû Süfyan(r.a.) onun yanına gelip “Gel sana bîat edelim; insanlar da bîat eder!” dediyse de o, fitne çıkar korkusuyla bunu kabul etmemiştir. Hatta ona “Yıllardır İslâm’a muhalefet ettiğin yetmedi, şimdi benim meşru muhalefetimi malzeme mi yapacaksın?” deyip onu reddetmiştir. 

Diğer taraftan ise Hz. Ömer(r.a.), ümmetin emini Ebû Ubeyde(r.a.) ve Hz. Ebû Bekir(r.a.), “Neden Hz. Ali(r.a.), Sakife’ye gelip işe karışmadı?” diye onun bir köşeye çekilmesine itiraz etmişlerdir. O sırada toplumda, “Hz. Ali(r.a.), hilâfet davasındaymış, Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) hilâfetini kabul etmiyormuş.” gibi sözler işitilince Hz. Ali(r.a.) kızmıştır. (Ehli Beyt, s. 65-99; Sahihi Buhârî, IV, 207 vd; et-Tac, III, 330 vd; Süyutî, Abdurrahman b. Ebi Bekir. Tarihul -Hulafa, Mısır 1952, s. 166; TarihulHamis, II, 44-45; İbn-i Mâce, Sünenü İbn Mâce, I-II, İstanbul, ty. I, 44 vd.) Aslında durum hiç de göründüğü gibi değildir. Hz. Ali(r.a.) vefat hadisesinin şokunu üzerinden atamadığı için uzleti tercih etmiştir. 

Hz. Ali(r.a.) ve Hz. Ebû Bekir(r.a.), İslâm milleti içinde nifak ve şikak çıkarmaktan sakınmalarına rağmen henüz Hz. Ali(r.a.), Hz. Ebû Bekir’e(r.a.) bîat etmemiştir. Topluluktan kimileri ise hâlâ Hz. Ali’ye(r.a.) hilâfete intisabda ısrar etmeye devam etmişlerdir. Hz. Ebû Bekir(r.a.) bu duruma bir müddet sabır ve tahammül etmişse de bu hâl uzayınca iki tarafın arasının açılacağını, bazı aldanmış cahillerin, safdillerin, zayıf kalpli ve uysal yapılıların işe karışıp durumun daha kötüye götüreceğinden korktuğu için önce Hz. Ömer’e(r.a.) bu işi danışmıştır. Onunla istişare ederken yanlarına Ebû Ubeyd(r.a.) gelince onu meselenin hâlli için Hz. Ali’ye(r.a.) göndermiştir. 

Hz. Ubeyde b. Cerrâh(r.a.), Hz. Ömer(r.a.) ve Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) söylediklerini Hz. Ali’ye(r.a.) iletince, Hz. Ali(r.a.) vefat hadisesinin şokundan dolayı evinde inzivayı tercih ettiğini, Kitabullahla meşgul olduğunu söylemiştir. Ebû Ubeyde(r.a.) onun dediklerini Hz. Ebû Bekir’e(r.a.) bildirmiş, ertesi gün Hz. Ali(r.a.), Mescid-i Nebevî’ye gelip Halife Hz. Ebû Bekir’e(r.a.) bîat etmiş ve sonra da izin isteyip kalkmıştır. Hz. Ömer(r.a.) onu yolcu ederken Hz. Ali(r.a.) ona şöyle demiştir: “Şimdiye kadar gelmeyişim, Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) kabul etmediğimden değildir. Şimdi de korkumdan dolayı gelmedim. Ben sözümü ciddi derim. Gözümün gördüğü, ayağımın bastığı, yayımın çekildiği, okumun düştüğü yeri de bilirim. Lâkin belâ üzerine gelen belâdan atımın gemini çektim.” (Kısas-ı Enbiyâ, I, 294; el-Mesudi, Ali b. Hüseyn, Mürucu’z-zeheb, I-IV, Beyrut 1986, II, 330.) 

Bîat ettiğinde Hz. Ebû Bekir(r.a.) hilâfette altmış bir yaşında, Hz. Ali(r.a.) ise otuz üç yaşındadır. Bazıları bu yaşananları sebep gösterip onların aralarında güya muhabbetsizlik varmış gibi göstermeye çalışsa da Hz. Ali(r.a.) ile diğer halifelerin arasında muhabbet eksikliğinden söz etmek mümkün değildir. Zîra Hz. Ali(r.a.) bîat ettikten sonra Şeyh’ül İslâm cihetiyle kadılık yapmış, insanlara yardım etme noktasında ne Ebû Bekir(r.a.) ne de Ömer’in(r.a.) yanından bir an olsun ayrılmamıştır. 

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER