Efendimiz’in(s.a.v.) yanına bir gün kızı Fâtıma(r.a.) gelir ve el değirmeniyle buğday öğüttüğünü, hamur yoğurduğunu, ateş yaktığını, kırbalarla su taşıdığını, ayrıca iki tane de bebeği olduğunu söyler. Babasından ev işlerine yardım etmesi için birisini ister. Allah Resulü(s.a.v.) ise “Vallâhi Ehl-i Suffe açlıktan mîdelerine taş bağlar ve ben de onlara sarf edecek bir şey bulamazken size hizmetçi veremem kızım. (Ahmed, I, 106) Ama daha güzel bir şey öğretebilirim. Yatağına girdiğin zaman 33 kere Sübhanallah, 33 kere Elhamdülillah, 33 kere Allahuekber de. (Buhârî, Farzu’l–humus 6, Fezâilüashâbi’n-nebî 9, Nefekât 6, 7, Da’avât 11; Müslim, Zikr 80. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 100.) Bu senin için daha hayırlıdır.” der.
Fâtıma(r.a.) annemizde öyle bir sadakat vardır ki aklın idrak gücünü aşar. “Baba bunlar karın mı doyurur?” demez. “Vallahi ne zaman o zikri çeksem bedenime kuvvet geldi.” der. Çünkü Resûlullah’ın(s.a.v.) ağzından çıkana tam itimadı vardır. İnanarak yaptığı için de böyle latif neticeler alır. Hz. Ali(r.a.) ise Sıffîn Savaşı gibi zorlu bir mücadelede bile o tesbihatı çekmeyi hiç bırakmadığını beyan eder.