Tek Çeşit Topraktan Binlerce Çeşit Meyve Nasıl Çıkıyor?
Meyvelere Şeklini Veren Nedir?
Şeftali Turuncu iken Limon Neden Sarı?
Eğri büğrü, maddi kalıp olmadan manevi kalıp…
Sizce bir ağacın dallarını dümdüz, kütük gibi çıkartmak mı daha zahmetlidir yoksa o ince ince çıkıntıları ile çıkartmak mı daha zahmetlidir? Elbette kambiyumundaki o ince ince çıkıntı ile çıkartmak daha zahmetlidir. Ama bana sorarsanız bir ağaca baktığımızda bundan daha zahmetli bir olay vardır ki; o da gövdeden yukarı doğru çıkan parçanın nerede duracağını bilmesidir. Bize böyle zahmetli gelen bu hal ağaçlar için oldukça kolaydır. Sanki tüm hücreler bir terbiye sisteminden çıkmış gibi nereye gideceğini ve nerede duracağını çok iyi bilir. Peki bu nasıl mümkün olabiliyor? Tüm bu hücreler bu terbiye sistemine nasıl uyum sağlayabiliyor?
Bu halin olması için iki ihtimal vardır:
- Ya eğri büğrü maddi kalıplar olmak zorundadır.
- Ya da bunların her birisinde kader müdahalesi olmak zorundadır (manevi kalıp).
Bir misal vererek sorumuzu cevaplandırmaya çalışalım. Benim bir tane aracım olduğunu düşünelim. Bu aracın kapılarının çeşitleri için fabrikanın ayrı bir kapı üretim alanı olmak zorundadır. Yani dev gibi bir fabrika düşünün. Fabrikanın bir binası kapı üretimine ayrılmak zorunda… Çünkü her araba modeline göre ayrı kapı üretmesi gerekiyor. Aynı şekilde arabanın motoru için de başka bir bina olmak zorunda. Peki bu arabanın şanzıman sistemleri de birbirinden farklı mı? Evet farklı. Biri otomatik, biri manuel, biri beş ileri, diğeri yedi ileri. Peki bu arabanın koltukları da birbirinden farklı mı? Her araba markası için en az beş altı koltuk çeşidi var. Peki o arabanın koltuğunun ayarlanması, otomatiği, manueli, direksiyon simidi gibi unsurları da birbirinden farklı mı? Evet farklı. Tüm bunlar için de ayrı ayrı fabrikalar gerekiyor mu? Evet gerekiyor. Bırak direksiyon çeşidini, direksiyonun deri olan kısmındaki deri çeşidi için bile ayrı bir fabrika olması gerekiyor. O deriyi o direksiyona dikmek için bir de ip gerekiyor. Tabi o ip için de başka fabrika gerekiyor. İpin olması için pamuğu ekmek, toplamak sonra da ip haline getirmek gerekiyor. Tüm bu işlemler için de ayrı bir üretim alanı gerekiyor. Bu yazdıklarım sadece bir ip için geçerli. Daha arabanın renginin ne olacağına hiç gelmedim. Grisi, kırmızısı, laciverti, metaliği, metalik grisi, siyahı, mat siyahı, antrasiti gibi birçok çeşidi var. O zaman bir de arabaların boyanması ile ilgili de ayrı bir üretim alanı gerekiyor.
Küçücük bir arabanın meydana gelmesi için bile binlerce fabrika gerekirken gelin bir de toprağa bakalım. Bir dönüm toprağa şeftali tohumunu atıyorum ve bana şeftali veriyor. Peki bu toprak sadece şeftaliye mi özeldir? Hayır. Eğer ben erik tohumu atarsam erik, limon tohumu atarsam limon, kayısı tohumu atarsam kayısı veriyor. Hem de her birinin ayrı ayrı çeşidini aynı toprak veriyor. Şimdi benim toprağa attığım her bir ürünün farklı çiçeği, her bir çiçeğin farklı yaprağı varsa o halde bu toprağın altında her bir farklılık için ayrı bir fabrika olmak zorunda. Aynı şekilde bu tohumların her biri ayrı birer meyve veriyorsa o zaman şeftali için ayrı, kiraz için ayrı deposu da olmak zorunda. Buraya kadar yazdıklarım, şu an için bile o bir dönüm toprağa sığmadı. Topraktan çıkan bu çiçeklerin bazılarının dikenleri de var. Bunlardan bazısının yapısı daldan ibaret ve yeşil, yumuşak oluyor; bazısının ise daha sert oluyor. O zaman sertler için ayrı, yumuşaklar için ayrı bir bölüm olması gerekiyor. Bu çiçeklerin çelenginin bazısı kırmızı, bazısı turuncu, bazısı ise yeşil oluyor. O halde bunların her birini boyamak için de ayrı bir bölüm gerekiyor.
Tüm bunlardan sonra bir de kalıpları konuşmaya başlayalım mı? Şeftalinin kalıbı neden o şekilde duruyor? Atomlar, elementler şeftaliye istenen şekli verdikten sonra durmaları gerektiğini nasıl biliyor? Cansız, akılsız, şuursuz, ne yapacağını bilmeyen atomların oluşturdukları meyveler neden kare değil? Onu o şekilde durduran kalıp ne? Bugün bir kuyumcuya gitseniz herkesin bilek kalınlığı birbirinden farklı olduğu için kuyumcu gelen kişinin bilek kalınlığını ölçer. Altın istediği ölçülere uygun kalıplara koyulur ve bileziğe, yüzüğe ona göre şekil verilir. Ben de diyorum ki aynı şekilde eriğin, şeftalinin, kirazın, üzümün her birinin duruşu ve gün be gün değişen ölçüleri varsa, o zaman bunlar içinde saniye saniye birer maddi kalıp olmak zorunda. Peki ama bu kalıplar nerede? Yok, göremiyoruz. Madem tüm bunları her an yapan maddi kalıplar yoksa, o vakit bu olayların hepsinin temelinde kader müdahalesi olmak zorundadır. Bugün bir çiftçiye bile gitsen kayısı ile limonun çekirdeğini birbirinden ayırabiliyor belki ama kayısının çeşitlerini kendi içinde ayırmada zorluk çekiyor. Çok zeki olan insanoğlunun ayırt etmekte zorlandığını, belli bir zekâya sahip olmayan toprak rahatlıkla ayırt edebiliyor. Pek bu nasıl oluyor? Çünkü işi yapan toprak değil. İşi yapan kader kavramı içerisindeki manevi kalıplardır. Şeftaliye şeklini veren de bu kalıplar, üzüme şeklini veren de…