Teslimiyet ve emniyet denince akla gelen isim yine Ebû Ubeyde Bin Cerrâh(r.a.)’tır. Kendisi Mekke’nin fethi sırasında on bin askerle, dört farklı kapıdan girecek olan komutanlardan birisidir. Tebük’te o vardır, Mute’de o vardır. Veda Haccı’nda yine o vardır. Efendimiz(s.a.v.) neredeyse Ebû Ubeyde(r.a.) de Efendimiz’in(s.a.v.) gölgesi hükmünde her zaman O’nun(s.a.v.) yanındadır. Bir gün Efendimiz(s.a.v.); Ubeyde’yi(r.a.), Amr bin Âs’ın(r.a.) komutan olduğu bir seriyyeye komutan olarak gönderir ve “Ey Ebû Ubeyde(r.a.), sen oraya gidip ordunun komutanı olacaksın. Ama sakın Amr’la(r.a.) ihtilafa düşme!”der. (İbn Hişam, Sire, 4, 272; İbnu’l Esir El- Kâmil, 2, 232) Ebû Ubeyde(r.a.) gerekli ikazı almıştır ve meseleyi o engin ferasetiyle anlamıştır.
Buyruğu alan Ebû Ubeyde(r.a.), yaklaşık iki yüz- üç yüz kişi ile savaş meydanına gidip Efendimiz’in(s.a.v.) emrini Amr b. Âs’a(r.a.) söyler. Amr(r.a.) ona karşı “Hayır, sen komutan olmaya gelmedin. Sen bana takviye güç olmaya geldin, karıştırıyorsun.” der. Ebû Ubeyde Bin Cerrâh(r.a.) ile gelen diğer sahâbiler: “Biz de oradaydık, bizde şahidiz. Efendimiz(s.a.v.) onu komutan seçti.” dese de Ebû Ubeyde(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) hadisini hatırlar ve “Susun, şu andan itibaren ben de sizde Amr’ın(r.a.) birer askeri ve neferiyiz”der. Ebû Ubeyde’nin(r.a.) bu tavrı başta Hz. Ömer(r.a.) olmak üzere, birçok sahabînin itirazına sebep olmuşsa da o, bu itirazlara hiç aldırış etmeden sıradan bir er gibi Amr b. Âs’a(r.a.) itaat eder. Olay daha sonra Allah Resûlü’ne(s.a.v.) intikal edince Efendimiz (sav,) Ebû Ubeyde’nin(r.a.) bu tavrını beğenir ve onun hakkında: “Allah Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ı(r.a.) rahmetiyle esirgesin!” diye hâyır duâlarında bulunur. (İbn Kesir, el-Bidaye, c. 4, s. 275)