Medine Dönemi
Allah Resulü(s.a.v.) Hicretten Sonra Medine’de Ne Gibi Değişiklikler Yaptı?
Medine Münafığı Abdullah bin Übey İbni Selül
Allah Resulü(s.a.v.) takribi beş yüz sahabe ile Medine’ye hicret ettiğinde Medine’de Evs ve Hazreç kabilesinden iman etmiş bin Ensar, altı bin müşrik, dört bin de Yahudi bulunuyordu. Efendimiz(s.a.v.) Medine’ye yerleştikten sonra ortaya herkesin hukukunu, insanca yaşayabilmesinin koşullarını sağlayan elli iki maddelik inanılmaz bir yasa tasarısı koydu. Bu yasalar herkesi memnun eder yapıda ve adaletli bir şekilde hazırlanmıştı ki kimse itiraz edemedi. Bundan sonra Medine’de gün geçtikçe İslamiyet daha yaygın bir hale geldi ve Medine gruplar halinde Müslüman olmaya başladı. Ama bunun öncesinde Medine’de alınan başka bir karar daha vardı. Efendimiz’in(s.a.v.) Medine’ye hicretinden önce senelerce çatışıp kavgalar eden Evs ve Hazreç kabileleri aralarında anlaşma yapmışlardı: “Evs ve Hazreç kabileleri birer yıl arayla Medine’de krallık yapacak.”
Allah Resulü(s.a.v.)’nünMedine’ye geldiği yıl yönetme sırası Hazreç kabilesinden Abdullah bin Übey ibni Selül’de idi. Hatta Medineliler ibni Selül’ün başına giydirecekleri hükümdarlık tacını bile sipariş etmişlerdi ama Übey ibni Selül’ün hükümdar olma hayalleri Efendimiz’in(s.a.v.) hicreti ile suya düştü. Çünkü Evs ve Hazreçlilerin hemen hemen hepsi Müslüman olduğu için Efendimiz’in(s.a.v.)etrafında toplandı. Bunun için de ibni Selül krallık yapamadı ve Efendimiz’e(s.a.v.) düşman olmasının bir sebebi hikmeti de bu oldu.
Yaşadığı bu durum ibni Selül’ün fazlasıyla ağırına gitse de çevresinde fazla kimse kalmayınca o da istemeye istemeye kendisini Müslüman olmuş gibi göstermeye başladı. Uzun yıllar münafıkların reisliğini yapan bu lanet adamın etrafında birçok da avanesi vardı ve bu münafıkların tek derdi, İslam’ı küçük düşürmek, Müslümanların moralini bozmak, Efendimiz’i(s.a.v.) sıkıntıya sokmaktı. İbni Selül, Allah Resulü(s.a.v.) Medine’ye girer girmez iman etmiyor. Çünkü ibni Selül gibi münafık ahlaklılar; omurga değiştireceğinde, birine biat edeceğinde, yön ve yol değiştireceğinde ancak güç gördükten sonra tüm bunları yaparlar. Müslümanların ilk güç gösterisi Bedir Gazvesi’nde gerçekleşiyor. İbni Selül hicretin ikinci yılında Bedir Gazvesi’nden sonra üç yüz on üç Müslüman’ın dokuz yüz elli müşrike galebe ettiğini görüyor. Bu olaydan sonra güya iman ediyor.
O dönem ebu Kays isminde Hanif dini üzerine bir sürü şiiri olan bir şair vardı. Ebu Kays imana girmeye çok müsait bir kişiydi ve bir zaman İslam’a meyletmiş tam Resulullah’ın(s.a.v.) yanına gidecekken yolda ibni Selül’e denk gelmişti. Ebu Kays, ibni Selül’ün: “Ya ebu Kays iyi iş. Demek sen Hazreç bana bir şey yapar diye korkuyorsun, korkundan da iman edeceksin ha, güzel iş.” demesi üzerine gittiği yoldan dönmüş ve imanla buluşamadan yoldan dönen ebu Kays, bir yıl sonra da ölmüştür.
Resulullah(s.a.v.)için kâinatta manasız hiçbir şey yok. O(s.a.v.) bütün mahlukata meleklerin nezaret ettiğini bildiğinden dolayı onlarla konuştuğu çok hadise var. Bir yerde yağmur yağarken cübbesini tutuyor, bir yerde inleyen bir kütük var hutbe irad edeceği zaman o kütükle konuşuyor. Uhud’da bunlardan birisi.
Peki neydi Uhud’un sebepleri? Ne oldu da Uhud’a çıkma ihtiyacı hissettiler?
-
Mekkeliler Bedir Gazvesi’nde yenilmenin olumsuzluklarını bir türlü üstünden atamadı. Mekke’deki insanlar müşrik de olsalar, taptıkları putlara karşı inançlarını: “Acaba Muhammed doğru mu söylüyor, acaba Müslümanlar mı hak?” diye sorgulamaya başladılar ve Kureyş’in büyükleri bundan çok rahatsız oldu. Çünkü kendi kabilelerini ellerinde tutamayacak hale geldiler.
-
Bedir’den kalma her evde bir acı vardı ve bu acılar müşrikler tarafından Uhud’u doğurmuştu.
-
Bütün kervanlar Medine yolundan geçiyordu ve müşrikler o kervanların güvenliğinden endişe ediyordu.
-
Mekke’nin ve Kureyş’in bütün itibarı yerle yeksan olmuştu ve bu itibarı artık tekrar toparlama ihtiyacı hissediyorlardı.