Saîd bin Zeyd (r.a)

Said b. Zeyd (r.a.)

Said b. Zeyd (r.a.) Kimdir?

Saîd, “mutlu, mesud” demektir. Saîd b. Zeyd’in(r.a.) doğumu miladi 591’dir. Uzun boylu, esmer tenli ve gür saçlı birisi olduğu bilinmektedir. Künyesi Ebû’l A’ver’dir. Hz. Ömer’in(r.a.) de mensubu olduğu Adiyyoğulları kabilesine mensuptur ve Hz. Ömer’in(r.a.) amcasının torunudur. Bir rivayete göre yedi, başka bir rivayete göre ise sekiz evlilik yapmıştır. Bir rivayete göre evliliklerinden on iki kız, on iki erkek çocuğu; başka bir rivayete göre de toplamda otuzu aşkın çocuğu olmuştur. Evliliklerini hep o dönemdeki şerefli İslâm şeriatına uygun yapmıştır. 

Annesi Fâtıma bint Ba’ce’dir. Annesi de aynı eşi gibi putları kerih, pis ve çirkin gören birisidir. Yani Saîd b. Zeyd’in(r.a.) ailesi nübüvvetten önceki dönemde de şirke hiç bulaşmamıştır. İslâmiyet ilk geldiğinde kendisi on dokuz yaşındadır. Allah Resûlü’nden(s.a.v.) yirmi yaş küçüktür. Yani imanla dolup taşan gönüller bizim sandığımız gibi sadece aksakallı ihtiyarlardan oluşmamaktadır. Zirâ Enes b. Mâlik(r.a.) on, Zübeyr b. Avvâm(r.a.) on altı, Saîd ibni Zeyd(r.a.) ise on dokuz yaşında İslâm ile şereflenmiş ve o zorlu mücadelelere girmişlerdir. 

saîd bin zeyd

Saîd bin Zeyd (r.a.) Nasıl İman Etti?

Miladi 610 yılının Ramazan ayında Hira Mağarası’nda Efendimiz(s.a.v.) vahye mazhar olur. Efendimiz(s.a.v.) risalet vazifesi ile görevlendirilince en yakınlarından başlayarak insanları bu yeni dine davet etmeye başlar. En başta Hz. Hatice(r.a.), ondan sonra da sırasıyla Hz. Ali(r.a.), Zeyd b. Hârise(r.a.) ve Hz. Ebû Bekir’i(r.a.) o kutlu halkaya taşır. Risaletin o ilk günlerinde Hz. Ebû Bekir(r.a.) bu daveti omuzlama gayretine girer ve bir gün babasını çok sevdiği Saîd b. Zeyd’in(r.a.) evine gider. Bir müddet muhabbet ettikten sonra konuyu esas meseleye getirir ve başlar anlatmaya. O anlattıkça Saîd(r.a.) gözyaşlarını tutamaz ve: “Ey Ebû Bekir! Ben bunları yıllar önce babamdan duymuştum. Sanki karşımda sen değil de babam konuşuyor. Haydi, beni son Nebi’ye, Muhammed’e(s.a.v.) götür.” der ve gider. Efendimiz(s.a.v.) onu: “Gel bakalım, babası tek başına İbrahim(a.s.) gibi ümmet olan babanın oğlu!” diye karşılar ve Saîd(r.a.) orada iman eder.Kendisi on ikinci Müslüman olmakla şereflenir. 

bedir savaşı ve said bin zeyd

Bedir Savaşı ve Said B. Zeyd (r.a.)

İstihbarat Teşkilatı

Efendimiz(s.a.v.) Yesrib’e hicret eder etmez önce orayı güzel bir belde kılmış ve ismini de “Medine” olarak değiştirmiştir. Daha sonra eğitim için ayrı, çarşı için ayrı metotlar kullanarak harekete geçmiştir. O dönem Medine, cihana risâletin mesajını yaymak için adeta bir merkez haline gelmiştir. Eğer cihana risâletin mesajı buradan yayılacak ve gür bir seda ile duyurulacaksa o halde bu beldenin temelleri güçlü atılmalıdır. İşte Efendimiz(s.a.v.) bu amaçla bir askeri birlik, bir de bu askeri birliğe haber sağlayacak istihbarat teşkilatı kurmaya karar vermiştir. Bu istihbarat teşkilatı başta Mekke kervanları olmak üzere Medine çevresinde ne var ne yok hepsini Efendimiz’e(s.a.v.) rapor edecektir. İstihbarat işi kolay bir iş değildir ve bu zorlu mücadeleye girişecek kişinin iyi bir kabiliyet, güçlü bir irade ve hepsinden öte ikbal derdine, dünyaya takılmayan ciddi bir teslimiyet duygusu içinde olması gerekmektedir. Her insanı kabiliyet ve mizaçları ile tanıyan Efendimiz(s.a.v.) ise bu zorlu göreve cennetle müjdeli sahâbelerden biri olan Talha b. Ubeydullah’ı(r.a.) bir de tam bir teslimiyet kahramanı olan Saîd b. Zeyd’i(r.a.) getirir.   

Bu iki yiğit kendilerini bu vazifeye öyle bir adamışlardı ki bir karıncanın yürüyüşünü, bir kuşun uçuşunu dahi atlamadan, her önemli haberi Medine’ye rapor etmişlerdir. Önemli günlerden birinde istihbarat teşkilatından Efendimiz’e(s.a.v.), Ebû Süfyân’ın bin develik büyük bir kervanı, kırk süvari ile koruyarak Şam’a doğru götürdüğü haberi gelmiştir. 

Efendimiz(s.a.v.) bu haberi alır almaz 313 sahâbeyle birlikte kervanı dönüş yolunda vurmak için Medine’den ayrılır. Efendimiz(s.a.v.) Bedir’e doğru giderken istihbarat görevlileri olan Talha(r.a.) ve Saîd’e(r.a.): “Siz ‘Havra’ denen mıntıkada bekleyin ve kervanın dönüş seyrinden bizi haberdar edin.” der.  

Bu iki kahraman verilen emir gereği söylenen bölgede beklemeye başlar. Ama Ebû Süfyân hareketlilikten şüphelenir ve kervanın yönünü değiştirir. Dumdum b. Amr el Gıfârî’yi de Mekke reisi Ebû Cehil’e göndererek, Müslümanların kervanı vurma gibi bir planları olduğunu haber verir. Bu haber üzerine Mekke büyük bir ordu hazırlayıp Bedir’e doğru yola çıkar. Ebû Süfyân kervanı başka bir yoldan Mekke’ye ulaştırır. Talha(r.a.) ile Saîd(r.a.) ise tüm yaşananlardan habersiz Havra’da beklemeye devam ederler.   

Neticede Bedir’in 313 aslanı, Mekke’nin inkâr ordusuna galebe çalar ve gazveyi kazanan Müslümanlar tekrar Medine’ye dönerler. Müslümanlar büyük bir sevinç ve zafer ile Medine’ye dönerlerken Talha(r.a.) ile Saîd(r.a.) de uzun bekleyiş sonrası kervan geçmeyince Medine’ye geri dönmeye karar verirler. Bu yiğitler dönüş yolunda Allah Resûlü(s.a.v.) ile Medine’nin girişinde karşılaşınca üzgün bir eda ile: “Yâ Resûlullah(s.a.v.)! Ebû Süfyân’ın kervanını kaçırdık. Herhalde kervan başka bir yoldan Mekke’ye vardı.” derler. Efendimiz(s.a.v.) ise tebessüm eder ve yaşananları bu iki yiğide anlatır. Talha(r.a.) ve Saîd(r.a.), Müslümanların Bedir’de kazandıkları galibiyetten dolayı sevinmişler ama kendilerinin Bedir Ashabı’ndan olamamalarına üzülmüşlerdir. Efendimiz(s.a.v.) ise onları: “Siz de Bedir Ashabı’ndansınız.” diye müjdeleyerek onları da Bedir Ashâbı’ndan saymış ve onlara da aynen Bedir’e katılmış askerler gibi ganimetten pay vermiştir. 

Said B. Zeyd (r.a.) Hayatı Videosu

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER