Sa’d bin Ebi Vakkas’ın (r.a.) vefatı

Sa’d bin Ebi Vakkas’ın (r.a.) vefatı
SA’D BİN EBİ VAKKAS (r.a.) CEMEL VAKASINA NEDEN KATILMAMIŞTIR?

Yıllardan Hicrî 55’tir. Sa’d bin Ebî Vakkâs(r.a.); seksen beş yaşında, gözleri görmeyen bir pir-î fanidir ve Medine’ye yakın “Akik” diye bir köyde yaşamaktadır. Kendisi Hz. Osman(r.a.) döneminden sonra bu köye taşınmış ve ortaya çıkan fitnelerden uzak kalmak için orada yaşamını sürdürmüştür. Yılların ordu komutanı olduğu için ona birçok kez “Haydi şu ordunun başına geç!” diyenler olmuştur. Hatta bir rivayette “Yüz bin insan seni bekliyor Ey Sa’d(r.a.)!” denildiği bildirilir. Sa’d(r.a.) ise bunu diyenlere, “Eğer bana ağzı, gözü, kulağı olan ve ‘Şu mümindir, şu kafirdir!’ diye işaret edebilecek bir kılıç verebilirseniz, sizin istediğiniz yere gelip son noktaya kadar savaşayım.” diye cevap vermiştir. İşte Sa’d(r.a.) fitnenin yeryüzüne adeta tohum gibi saçıldığı o dönemde, bu ayrımları yapamayacağından dolayı Akik Köyü’nden de ayrılmamayı tercih etmiştir. Özellikle Hz. Ali(r.a.) dönemindeki Cemel ve Sıffın Savaşları’na katılmamış, tarafsız kalmıştır.

Kendisine İslâm coğrafyalarının dört bir tarafından insanlar gelmiş ve ondan duâlar istemişlerdir. Sa’d b. Ebî Vakkâs(r.a.) da o yaşına ve rahatsızlıklarına rağmen her geleni kabul etmiş ve isteyene hayırda olması şartı ile duâ etmiştir. O günlere dair bir meseleyi bize Abdullah b. es-Sâib şu şekilde naklediyor: “Yıllar önce Sa’d b. Ebî Vakkâs’ı ziyaret etmiştim. Gözleri görmüyordu, ama sesimden beni tanıdı ve: ‘Sen Mekke’nin en iyi kârîlerinden biri olan Abdullah değil misin?’ dedi. Ben: ‘Evet, ben oyum’ dedim. Sevindi ve bana duâ etti. O zaman dedim ki: ‘Amca! Senin duân makbul oluyor, herkese duâ edip duruyorsun kendin içinde duâ etsen de gözlerin açılsa olmaz mı?’ Bu sorum karşısında gülümseyerek dedi ki: ‘Oğlum! Allah Teâlâ benim hakkımdaki takdiri ne ise en güzeli odur, ben niye takdir edilene razı olmayayım ki?” (Halebî, İnsanü’l-Uyûn, II, 508.)

Aynı sözleri bir gün oğullarından biri de söyleyecekti. Ama o oğluna da “O’nun(c.c.) dilediği benim de en büyük dileğimdir.” diyecek ve vasiyetini şu şekilde bildirilecekti; “Evde bulunan bir sandıkta biraz eskimiş bir gömlek göreceksin. Beni o gömlek ile kefenle. O gömlek Bedir’de giydiğim gömlekti. O gömlek amcan Ümeyr’in Bedir günü şehit olurken el sürdüğü gömlekti. O gömlek Bedir günü Allah Resûlü’nün(s.a.v.) beni teselli etme adına mübarek elini sırtıma sürdüğü gömlektir. İstiyorum ki bu kadar yüce hatıraların olduğu bir gömlek ile Rabbim’in huzuruna gideyim.” (İbn Kesîr, el-Bidâye, VIII, 78.)

Sa’d b. Ebî Vakkâs(r.a.) bu vasiyetinin üzerinden çok geçmeden dünyaya veda etmiş, Allah’a ve Resûlü’ne(s.a.v.) doğru yolculuğa çıkmıştır. Hz. Sa’d’ın(r.a.) cenazesi Akik köyünden Medine’ye getirilmiştir. Mescid-i Nebi’de, o gün Medine’nin valisi olan Mervan b. Hakem(r.a.) tarafından cenaze namazı kılınmıştır. Cenaze namazına müminlerin annesi Hz. Âişe(r.a.) de katılmıştır. Hz. Âişe(r.a.) gözyaşları içerisinde bu iman insanını son yolculuğuna uğurlamıştır. Sa’d b. Ebî Vakkâs(r.a.) Bakî Kabristanlığı’nda Abdurrahman b. Avf(r.a) ile Abdullah b. Mes’ûd’un(r.a.) aralarına defnedilmiştir.

Yazar : Mehmet Yıldız

BENZER MAKALELER